Tarihi Yerler Turustik Mekanlar
Adana Müzeleri
Adana Arkeoloji Müzesi: Adana merkezinde E-5 karayolu üzerinde bulunan müze 1924 yılında kurulmuştur.Çukurova’nın yanısıra Kahramanmaraş,Gaziantep,Mersin,Tarsus ve misis kazılarında çıkan tarihi eserleri de içinde barındırdığından aynı zamanda bölge müzesidir.
Atatürk Evi Müzesi: Müze binası, Seyhan Caddesi üzerinde 19.yy. da yapılmış geleneksel Adana evlerindendir. İki katlı, çıkmalı, kırma çatılı, kâgir bir yapıdır. Bu özellikleri nedeniyle yapı Bakanlıkça “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır. 15 Mart 1923′te Atatürk eşi ile birlikte Adana’ya geldiğinde, Ramazanoğulları’ndan Suphi Paşa’ya ait olan bu binada ağırlanmışlardır. Bina Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi Koruma ve Yaşatma Derneği’nce zamanın Kolordu Komutanı Bedrettin Demirel’in önderliği ve halkın yardımıyla kamulaştırılıp restorasyonu yapılmış ve 1981 yılında Müze Müdürlüğü’ne bağlı bir müze olarak hizmete açılmıştır.Atatürk’ün Adana’ya gelişi her yılın 15 Martında resmî törenle bu binada kutlanmaktadır.
Adana Etnoğrafya Müzesi: Kuruköprü semtindeki Rum kilisesinde, bir düzenleme neticesinde açılmıştır. Müzede 69 sikke, 2950 arkeolojik değeri olan eser, beş bin etnografik değeri olan eser, 3500 mühür, Osmanlı devrine ait 346 mahkeme kararı bulunmaktadır.
Misis Mozaik Müzesi: Adana’ya 20 km uzaklıkta ve Seyhan Irmağı kenarındadır. Hitit, Roma, Bizans, İslam (Arap, Selçuk ve Osmanlı) devirlerine ait pekçok tarihi eser vardır. Ayrıca dördüncü asırdan kalma bir kiliseden çıkarılan mozaikler burada saklanmaktadır.
Adana Hanları Ve Çarşıları
Gön Hanı: 1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir.
Tuz Hanı: Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır.
Havraniye (Misis) Kervansarayı: Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır.
Kurt Kulağı Kervansarayı: Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.
Soluhan Kervansarayı: Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır.
Adana Türbeleri
Adana’da yer alan türbelerden bazıları şunlardır:
Ramazanoğlu Türbesi: Ulu Caminin bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır.
Şehit Duran Mezarı: Adana’nın kurtuluşunda Fransızlar’a karşı ilk verilen şehidin bulunduğu mezardır. Sed boyundadır.
Ağcabey Kümbeti: Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir.
Adana Camileri
Hasan Ağa Camii: Eski caminin hemen arkasındadır. Planı, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zamanında Ramazanoğlu Halil Beyin kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ile azadlı köle Atike tarafından yaptırılmıştır (1501-1703). Klasik devir Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene süren camiin güney duvarında, 1671’de Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin imzası vardır.
Ağca Mescit: Adana il merkezinin en eski binası ve Adana’da bulunan en eski Türk eseridir. 1409 senesinde Ağaca Bey isimli bir Türkmen ağası tarafından yaptırılmıştır. Tipik bir Selçuk mimari karakterini aksettiren kapısının, taş oyma motiflerinin ve cami içindeki minberinin büyük sanat değeri vardır. Minaresinin süsleri dikkat çekecek güzelliktedir.
Eski (Yağ) Cami ve MedresesiEski (Yağ) Cami ve Medresesi: Adana merkezinde ve çarşı içindedir. “Yağ Camii” ismi ile de anılır. Ramazanoğulları devrinde yaptırılmış olan bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, caminin yanına bir de medrese ilave ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) yapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatına 1501’de başlanmıştır. Bu cami yapılmadan önce aynı yerde kilise vardı.
Ulu Cami ve Külliyesi: Ramazanoğulları tarafından yapılan en büyük ve meşhur bir camidir. Hala dimdik ayaktadır. Osmanlı devrinde tamirat görmüştür. İnşaatına 1513’de başlanmış ve inşaat 1541’de Piri Mehmed Paşa tarafından bitirilmiştir. Selçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşır.
Stalaktikli ve arabesk süsleme çift bordürle bezenmiştir. Bütün kemerlerinde, doğu avlu kapısının iç ve dış cephesinin yapımında siyah-beyaz mermerler kullanılmıştır. Mihrabı mermerdendir. Üst bölümlerinde bulunan yarım daire içinde on altı ve on yedinci asır çinileri dikkati çeker. Beyaz zemin üzerinde lacivert, kırmızı firuze renklerle stilize nar ve erik çiçekleri, hançer yaprakları ile süslü motiflerin sanat değeri yüksektir.
Alemdar Mescidi: 1748’de Alemdar Kul Mustafa Hasan Ağa yaptırmıştır.
Mestanzade Camii: 1682’de Mestanzade Hacı Mahmud Ağa yaptırmıştır.
Şeyhoğlu camii: Kayalıbağ mahallesinde bulunan bu eser, 1758 yılında inşa edilmiştir. Cami hakkında ayrıntılı bir bilgi mevcut değildir. Bu eserin güneyinde yer alan odalar medreseyi, güneydoğusundakiler ise kütüphaneyi oluşturmaktadır. Kütüphane 1218 h. (1803 m.)’de Şeyh Dindari Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Şefika Hatun Camii: 1915 yılında Şefika Hatun isimli bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve tek mekandan oluşan caminin giriş kapısı sivri kemerli olup, dört kademeli kemerin alınlık kısmı cam çerçevelidir. Düzgün kesme taş kullanılmış olup pencerelerde desen şeklinde devam eder. Cephede (Kuzey) kapının sağında ve solunda kemerli birer pencere bulunur. 27 Haziran 1998 depreminde hasar gören caminin onarımını 1998-2004 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce tamamlanarak, 2004 yılı içinde ibadete açılmıştır
27 Haziran 1998 depreminde hasar gören caminin onarımını 1998-2004 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce tamamlanarak, 2004 yılı içinde ibadete açılmıştır
Memiş Paşa Camii: Türkocağı Mahalles’nde yer alan cami, önceleri Havutluoğlu Mescidi diye anılırken 1825 yılında Adana Valisi Memiş Paşa tarafından onarım yoluyla yeniden yapılması dolasıyla Memiş Paşa adıyla anılmaya başlamıştır. Memiş Paşa Camii yontma taşlarla doğu, batı ve kuzeyinde dördü aşağıda büyük, dördü yukarda küçük olmak üzere olmak üzere sekiz penceresi bulunmaktadır. 27 Haziran 1998 depreminde hasar gören cami, 1998-2004 yılları arasında aslına uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeniden inşa ettirilmiş ve 2005 yılı başında ibadete açılmıştır.
Cuma Fakih Camii: 1541’de Cuma Fakih isimli bir zat yaptırmıştır.
Ali Dede Mescidi: 1704’de Ali Dede isimli bir şahıs adına Rakka valisi Mehmed Paşa yaptırmıştır.
Ceyhan-Ulu Camii: 1868’de Nogay Abdülkadir Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Ceyhan Kurt Kulağı Camii: Ceyhan’a 12 km uzaklıkta 1601’de Haydar Ağa tarafından yaptırılmıştır. 1659’da Mimar Mehmed Ağa tarafından tamir ettirilmiştir.
Yeni Camii: Adana’dadır. 1724’de yapılmış, tek minareli ve Osmanlı mimari özelliğini taşır.
Küçük Mescid: Ramazanoğullarından Halil Bey tarafından 1482’de yaptırılmıştır. Bir ara depo olarak kullanılmıştır.
Yeşil Mescid: Gencizade Hacı Mahmud tarafından 1741’de yaptırılmıştır. Kubbesini örten yeşil kiremitleri nedeniyle bu adla anılmaktadır.
Kozan Hoşkadem Camii: Kadirli’dedir. 1448’de Mısırlı Türk-Memluk beylerinden Emir Abdullah Hoşkadem tarafından yaptırılmıştır.
Diğer camiler: Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde, Adana’da irili ufaklı 70 cami ve mescidin bulunduğunu yazmaktadır. Kemeraltı Camii ve Tahtalı Camii, Kadirli Hamidiye Camii, Bahçe Agimbey Camii,Kademoğlu şehzade camiibunlardandır.
Adana Kaleleri
Adana’da çok sayıda tarihi kale vardır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40-50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur olanları şunlardır:
Adana Kalesi: Abbasi Sultanı Halife Harun Reşid tarafından, eskiden kalan kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptırılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yıktırıldığı için bugün temellerinin bir bölümü kalmıştır.
Evliya Çelebi seyahatnamesinde; “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. Yedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk devirde yapılan kalenin bir duvarı nehire dayanmış olup, diğer üç kenarı hendeklerle çevrilidir ve 7 burcu vardır.
(Kestanbol) Ayas Kalesi: Ceyhan’ın 30 km uzağındadır. Yumurtalık ismiyle anılır. Kale ortaçağda yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman Han 1536’da tamir ettirmiş ve “Sahil Kulesi” ismi verilen bir kule ilave ettirmiştir.
Yılankale:
Ceyhan’a 6 km uzaklıktadır. Halk arasında ismi (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Ortaçağda Haçlı seferleri esnasında kurulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, tepe üzerindedir.
Anavarza Kalesi: Kozan’ın 22 km kuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Sonra Ramazanoğulları’nın eline geçmiştir. On dördüncü asırda kullanılmaz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır.
Toprak Kale: Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır.
Kozan Kalesi: Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır.
Cem Kalesi: Ortaçağdan kalmadır. Cem kale ismi sonradan verilmiştir. Roma çağı kalıntıları vardır. Kadirli yakınındadır.
Kurtlar Kalesi: Adana’nın doğusundadır. Ortaçağda yapılmıştır. Birçok kere tamir edilmiştir. Bahçe ilçesindedir. Bazı duvarları durmaktadır.
Sirkeli: Ceyhan yakınlarında Hitit Höyüğüdür. Kazılarda M.Ö. on ikinci asra ait eserler bulunmuştur.
Sis Kale: Ceyhan civarındadır. Ortaçağa aiddir. Geçen asır tamir gördüğü halde harabe halindedir.
Milvan Kale: Adana’ya 48 km uzaklıktadır. Karaisalı yakınlarındadır. Ortaçağda yapılmıştır. Halen yıkıntı halindedir.
Annaşa, Haruniye, Hemite, Bucak, Dumlu, Feke, Cardak, Kum, Savranda, Semen kaleleri Adana’daki diğer kalelerdir.
Aladağ ve Akören Ören yeri
Toroslar üzerindeki Aladağ ilçesinin bir beldesi olan Akören yeni tespit edilmiş ören yeridir.
Yapılan araştırmalarda iki mahalleden oluşan Örenyerinde ayakta kalmış olan dört adet kilise, yapı kalıntıları ve sokak izleri tespit edilmiştir. Yazıtların incelenmesinden burasının antik Roma döneminden beri yayla olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
CEYHAN/SİRKELİ MUVATTALİ KABARTMASI
Eski MisisCeyhan Karayolu üzerinde, Sirkeli Köyünde Ceyhan Nehri kenarında bir kaya kitlesinin üzerindedir. Yanındaki Sirkeli Höyüğündeki 1938 yılında ABD’li Arkeolog Prof. Dr. Garstang’ı yaptığı kazılardan sonra 1922 yılında yeniden başlanan kazılarıyla ünlenmiştir.
Hitit İmparatoru Muttavali’nin Mısır Firavunu Ramses ile yaptığı ünlü Kardeş savaşına giderken uğradığı için burası kutsanmıştır.
Muvattali Kabartması Anadolu’daki en eski Hitit kabartmasıdır.
Adana Anavza
Roma İmparatorluğu döneminde Caesarea veya Anazarbus olarak anılan yer, Adana ili Kozan ilçesinin 28 Km. güneyindedir. Antik şehir duvarlarının hemen dışına kurulmuş küçük köyün ismi Dilekkaya’dır.
Kentin Roma imparatorluk devri öncesi tarihi hakkında hemen hemen hiç bir bilgimiz yoktur. M.Ö. 19 yılında kenti ziyaret eden imparator Augustus tarafından Caesarea adını alarak “Anazarbus yanındaki Caesarea” diye anılmaya başlamıştır. Anavarza Roma imparatorluk devrinin ilk iki yüzyılı boyunca büyük bir yarlık gösteremeyerek Kilikya eyaleti başkenti Tarsus’un gölgesinde kalmıştır.
Roma imparatorlarından Septimius Severus’un, Pescennius Niger ile yaptığı iktidar savaşı sırasında, Severus’un tarafını tutan kent, onun Niger’i 194yılında İssos’ta yenerek imparatorluğun tek hakimi olmasından sonra ödüllendirilerek tarihinin en parlak dönemini yaşamaya başlamıştır.
M.S. 204205 yıllarında Kilikya, isauria ve Likaonia eyaletlerinin metropilisi olmuştur. M.S. 260 yılında diğer Kilikya kentleri gibi Anavarza da Sasani Kralı Şapurtarafından fethedilmiştir. M.S. 4. y.y.’da İsauria’lı Balbinos tarafından tahrip edilmiş olan Anavarza imparator II. Theodosius zamanında M.S. 408 yılında kurulan Cilicia Secunda (ikinci Kilikya) ve eyaletin başkenti olmuştur. 525 yılındaki büyük depremden zarar gören kent imparator Justinianus tarafından onartılarak Jistiniopolis adını almıştır. Ancak 561 yılında ikinci kez deprem felaketine uğramıştır. 6. y.y.’da kent büyük bir veba salgınına İslam’ın yükselmesini takip eden kargaşa dolu yüzyıllarda Anavarza, Araplar ve Bizanslılar arasında tampon bölge olarak kalmış ve sık sık bu iki taraf arasında el değiştirmiştir. 796′da Harun elReşid şehri yeniden kurduktan sonra 9. y.y.’ın ortalarında Halife Mutavakil (846861) Sis kalesini yeniden yaptırırken, Anavarza’da da aktif çalışmalar yapmıştır. Batı kapışının dışında olan bir kule harabesinde bulunan Kufi dilindeki bir kitabe parçasında onun ismi geçer.
10. y.y.’da Ayn Zarba yine yıkılmaya yüz tutmuş bir Arap şehri iken, üç milyon dirhem gibi çok muazzam miktarda para harcayarak Hamdani hanedanı Seyfüddevle şehri yeniden müstahkem hale getirmiştir. Bundan sonra yeniden Bizanslıların ilgi odağı olmuş ve zaferle sonuçlanan 964 seferinde Nicephorus Phocas Tarsus ve Mopsuhestia dahil, önemli bir çok kale ile birlikte Anavarza’yı da ele geçirmiştir.
Son defa olarak, Memlûklüler 1375 te Küçük Ermenistan Krallığını yıktığında tamamen harap oldu ve antik yerleşim yeri o zamandan bu yana bir daha kulanılamadı.