Sizin Adana

Atatürk'ün Adana Ziyaretleri

Atatürk Adana'ya toplamda 8 ziyaret gerçekleştirmiştir.

31 Ekim 1918 / Adana’ya İlk Ziyareti Osmanlı İmparatorluğu, gereksiz olarak girdiği harpten yenik çıkınca, ağır bir antlaşma imzalamak zorunda kalmıştı. Mütareke'nin imzalandığı 30 Ekim 1918 günü, Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığına tayin olunan Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918 günü, Adana'ya gelmiştir. Tayin edildiği yeni görevi, Alman kökenli (General) Liman Von Sanders Paşa'dan devralmıştı. Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları sırasında, Alman Generalinin emri altında görev yapmış, aralarında, bazı görüş ayrılıkları yüzünden, tartışmalar geçmişti. Liman Von Sandres Paşa görevini, Mustafa Kemal Paşa'ya, Adana'da, şu konuşma ile devretmiştir; "Ekselans; siz savaş cephelerinde, Arıburnu'nda ve Anafartalar’da çok yakından tanıdığım kumandansınız. Aramızda gerçi bazı olaylar geçti; fakat bunlar, nihayet bizi birbirimize daha yakın tanıtmış olmuşlardır. Dostluğumuzun yürekten olduğunu sanıyorum. Bugün Türkiye'yi terke mecbur edilirken, emrim altındaki orduları, Türkiye'ye ilk geldiğim zamandan beri takdirkarı bulunduğum bir kumandana teslim ediyorum. Bu büyük felaket içinde, üzüntü duymamak mümkün değil. Ancak ben, kumandayı size bırakmakla teselli buluyorum. Bu dakikadan itibaren emir sizindir. Ben, sizin misafirinizim," Mustafa Kemal Paşa'nın 31 Ekim 1918 günü, Adana'da devralmış olduğu Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığının ömrü, 10 Kasım 1918 gününe kadar, 11 gün sürmüştür. Bu kısa dönem, Mustafa Kemal Paşa ile Harbiye Nazın, Erkânı Harbiye Reisliği (Genel Kurmay Başkanı) ve Sadrazam arasında, şifreli telgraf düellosuyla geçmiştir. Önce Mustafa Kemal Paşa, 3 Kasım 1918 günü 580/20 no.lu (Gayet Mahrem) işaretli şifre telle, görüşlerini 2. ve 7. Ordulara, Adana Hat Komutanlığı Müfettişliğine ve Valiliğe bildirmiştir. Kapsam bakımından Mustafa Kemal'in telgraf özeti şu şekildeydi; "...Galip devletler tarafından uygulanmak istenen koşullar, müzakerelere memur edilecek kumandanlarımızın üstün azimleri ve güçlü davranışları nisbetinde hafifletilmiş olacaktır. Eğer bu görüşmeler iyi yürütülmezse bizim için koşullar daha da agırlaşabilir, hatta içinden çıkılmaz bir hal alır. Şimdiden bu açıdan hazırlıklı bulunmak gerekir. Bu amaçla: Lazkiye'nin kuzeyinden Hanşeyhun güneyine geçen ve doğuya uzanan hattın, Suriye sınırını teşkil etmesi, İskenderun ile Antakya, Cebelsem'in ve Kilis yöresinin Türklerle dolu bulunması, Halep ahalisinin de dörtte üçünün -Arapça konuşan- Türkler olması nedeniyle, görüşmelerde bu gerçeğin esas alınması, Mütareke koşullarında yeterince açıklık bulunmadığından, daha geniş bilgiler gelinceye kadar, karaya düşman kuvveti çıkartılmaması, Toroslardaki tünellerin galip devletlerin elinde tutulması öngörülüyorsa da, bizim askerlerimizin de, muhafaza için, buralarda kalmasının sağlanması, Gerekirse galip devletler temsilcileriyle XV. Kolordu Kumandanı Ali Rıza Paşa, XII. Kolordu Kumandanı Fahrettin (Altay) Bey, Grup Sıhhiye Müfettişi Dr. İbrahim Tali (Öngören) Bey ile Vilayet Yabancı İşler Müdürü'nden oluşturulacak bir müzakere heyetinin 5 Kasım 1918 günü Adana'da hazır bulundurulması, H. Ordunun, grup bölgesindeki kıyılarda bulunan torpilleri temizlemek için bir deniz birliği hazırlanması, ancak emir almadıkça torpilleri taramaması, İlga edilen karargahların, ilerideki görevleri önemli bir şekle dönüşebileceğinden, Almanlar'ın teslim edecekleri eşyaları toplayacak olan heyetlerin kalıcı bir nitelikte güçlendirilmesi." Mustafa Kemal'in karargahı Hacı Seyit Ağa'nın bağındaydı. 4 Kasım 1918 günü, şehir içinde de bir (Menzil Müfettişliği) kurdu. 5 ve 6 Kasım günlerinde, Mustafa Kemal kendilerine bağlı birliklerin kumandanlarına, İstanbul’da Sadrazam ve aynı zamanda Harbiye Nazın olan Ahmet izzet Paşa'ya yıldırım telgrafları gönderdi. O günlerde Harbiye Nazırlığı ile Sadrazamlığı birlikte yürüten Ahmet İzzet Paşa, Mustafa Kemal Paşa'ya Padişahın emrini bildirmiştir. Ahmet İzzet Paşa'nın telgrafına göre, Irade-i Seniyye (Padişahın Emri) ile, Yıldırım Orduları grubu ve 7. Ordu Karargahı dağıtılmış, Mustafa Kemal Paşa da Harbiye Nezareti emrine verilmişti. Mustafa Kemal Paşa görevini Adana'daki 2. Ordu Kumandanı Nihat (Anılmış) Paşa'ya devrederek durumu, 10 Kasım 1918 günlü 629 sayılı telgrafla, birliklerine bildirmiştir. Aynı konuda, Harbiye Nazırına da 630 sayılı şifre telini göndermiştir. Mustafa Kemal, 10/11 Kasım gecesi Adana'dan ayrılırken askeri birliklere gönderdiği veda yazısı iki cümleden oluşmaktaydı: “Tebliğ olunan iradei seniyye (padişah emri) üzerine bu gece (10/11-11-1918) hareket edeceğim. Bütün silah arkadaşlarıma veda ederim." M. Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, İskenderun Limanı önlerinde, İngilizlerin karaya çıkma teşebbüslerini haber almıştır. Aynı gün İstanbul’a Başkumandanlık Erkanı Harbiye Riyaseti’ne Adana'dan 568 ve 435 sayılı şifre telgraflarını göndermiştir. 4.11.1918 günü Başkumandanlığa gönderdiği yıldırım telgrafında da, mütareke hükümlerinin bazı maddeleri hakkında "Adana Postanesinde" makine başında, cevap beklediğini bildirdi. Mustafa Kemal'in vatanı ve ulusu düşmanlardan kurtarmak için kafasında oluşturduğu düşüncelere temel olan olayların öyküsü budur. Büyük Zafer'den sonra Adana'ya ilk geldiği gün (“Bende bu vakayün ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da doğmuştur.”) sözü, yukarıda belirttiğimiz olaylardan kaynaklanmıştır. Bu tarihi söz, Adana'da yapılan Atatürk abidesinin mermerine yazılmak suretiyle, tarihe mal edilmiştir.

15 Mart 1923 / Kurtuluş Savaşı’ndan Sonra İlk Ziyaret...

Atatürk'ün treni, 15 Mart 1923 sabahı, Yenice İstasyonu’nda durmuş ve Atatürk'ü burada Adana, Tarsus, Mersin'den gelen görevlilerle buluşmalar gerçekleştirdiler. O günlerde Adana Valisi Refet (Sonradan Bursa Milletvekili olan Refet Canıtez), Belediye Başkanı Ali Münif (Yeğenağa), Tümen Kumandanı Kenan (Paşa) Beylerdi. Atatürk'ün bu seyahati sırasında, eşi Latife Hanım'dan başka, yanında gazeteci olarak İsmail Habib (ünlü edebiyat tarihçimiz İsmail Habib Sevük), Adana Milletvekili Zamir (Damar Arıkoğlu), Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali, Eskişehir Milletvekili Hüsrev Sami, Konya Milletvekili Refik (Koraltan), Siirt Milletvekili Mahmut (Soydan), Şair, Mehmet Emin (Yurdakul), Başyaver Salih (Bozok), Muhafız Birliği Kumandanı ismail Hakkı (Tekçe), sivil yaver Recep Zühtü ve özel doktoru Asım Beyler bulunmaktaydı. Atatürk, Çukurova'nın düşmandan kurtuluşundan sonra, Adana'ya ilk defa gelmekteydi. Kurtarılan ülke ile kurtaran bir araya gelmişti. İstasyonda onu karşılayanlar arasında Çukurova'yı haksız işgal etmenin utancı yüzlerinden sezilen yurdu sahiplerine terk edip giden Fransızların, Adana'daki temsilcileri dikkati çekmekteydi. Bu eşsiz kahramanın önünde, onlar da büyük bir saygıyla eğilmişlerdir. Gazi Paşa bayraklarla donatılmış istasyon meydanındaki askerlerle izcileri gür sesiyle selamlamıştır. Gazi, Adana İstasyonundan şehre girerken görkemli bir manzara bulunmaktaydı. Atatürk'ün yoluna dökülen halk caddenin iki yanında insanlardan oluşan duvarlar gibi uzayıp gitmekteydi. Adana kurulalı beri böyle bir kalabalık görmemiştir. Şehrin ne kadar nüfusu varsa, civar köy ve kasabalardan gelenlerle iki katına çıkmış, sokaklarla meydanlar bu insanlara dar gelmişti. Çatıların üstü insanlarla, evlerin pencereleri kadınlarla dolmuştu. Atatürk'ü mutlaka görmek arzusunda olan çocukların çoğu, küme küme konmuş kuşlar gibi, ağaçların üzerindeydi. Atatürk sevgi ve sevinç dağıtan bakışlarla bu insan selinin ortasından geçti. Yaşa, varol sesleriyle dökülen gözyaşları dinmiyor, ayaklarına kapanmak isteyenler bitmiyordu. Evlatlarım, kocalarını vatan uğrunda şehit veren kadınlar bugünü görmenin tesellisi ile diriliklerini muhafaza ediyorlar ve onu görmekten övünç duyuyorlardı. Atatürk, karşılayanlara mutluluk verirken, yağan yağmurlar da Çukurova'ya bereket dağıtıyordu. Kesilen kurbanların sayısı belli değildi. Belki de o güne kadar Adana'da Kurban Bayramlarında bile böylesine bol kurban görülmemişti. O gün Seyhan Nehri, bir başka akıyordu. O gün Adana'nın seması avuçları şişiren alkışların sesleriyle dolmuştu. O gün Adana bambaşka bir görünümdeydi. Atatürk'ü izleyen halk istasyondan Hükümet Konağı'na kadar onu otomobil içinde doya doya seyretmişti. Mustafa Kemal Latife Hanım'la yeni evlenmişti. Adana Seyahatleri, bir Balayı niteliği taşımaktaydı.

13 Ocak 1925

Adana Belediyesi, 5 Ocak günü yapılacak Kurtuluş Bayramı törenine, Atatürk'ü davet etmişti. O gün Atatürk'e Adana Belediyesi'nin hemşehrilik belgesi verilecekti. Bu davetten çok duygulanan Atatürk, bazı önemli devlet işleri dolayısıyla, gününde gelemedi. Adana ziyaretini bir hafta sonra gerçekleştirdi. Ama, Adana Belediyesi 5 Ocak 1925 günü, Ali Münif Yeğenaga'nın başkanlığında, Atatürk'e verilecek hemşehrilik mazbatasını törenle hazırlamıştı. Bu sebeple, Atatürk, 13 Ocak günü Adana'ya, öz hemşehrisi göreve başlamıştır. İstasyonda görkemli bir karşılama yapılmıştı. Köprübaşındaki Belediye Binası'na götürülen Atatürk, Başkan Ali Münif Yeğenaga'nın odasında kısa bir dinlenmeden sonra, Vilayete gitmiştir. Vali Hilmi (Uran) Bey'den bilgiler almıştır. Oradan Türkocağı'na, daha sonra da Halk Partisi Merkezi'ne uğramıştır. Aynı akşam, dönüşünde tekrar uğrama vaadi ile özel trenle Dörtyol'a hareket etmiştir. Geceyi Misis istasyonunda, vagonlarında geçirmiştir. Atatürk, Dörtyol’dan 17 Ocak 1925 günü Adana'ya dönmüş ve burada, ilk seyahatinde kaldığı, Suphi Paşa'nın konağına konuk edilmiştir.

Atatürk cirit oyununu seyrederken

Atatürk'ün bu gelişinde, üç gün süren incelemelerinin ağırlığını eğitim ve tarım konuları ağır olarak kapsamış bulunmaktaydı. Adana'da ilk ziyaretini Orduevi'ne yapan Atatürk, buradaki küçük kitaplıkla ilgilenmiştir. Atatürk ikinci defa Adana'ya 17 Ocak 1925 günü gelmiştir. 18 Ocak 1925 günü Ziraat Sergisi'ni ziyaret etmiştir. Tarım aletleri hakkında, İsmail Sefa (Özler) tarafından kendisine bilgiler verilmiştir. Kış mevsimi olmasına rağmen, o günlerde hava pırıl pırıldı. Öğleden sonra, Türklerin geleneksel Milli Oyunlarından olan (Cirit Oyunu) seyredilmiştir. Cirit alanında halk, Atatürk'ün çevresini sarmışlar ve alkışlamışlardır. Atatürk, güney seyahatlerinin çoğunda, geceyi Misis istasyonunda geçirirdi. Bunun sebebini kesin olarak bilinmemektedir. Seyahatlerin çoğuna katılmış bulunan Ali Kılıç Bey'in bu konu hakkında ki yorumu “Misis'e gelince, buranın eski ve yeni tarihi bir şehir olduğundan söz ederdi. Yıldırım Orduları Grup Kumandanı iken de bir gün burada kaldığını söylemişti“ olmuştur.

15 Şubat 1931

Atatürk'ün Adana'ya yaptığı gezilerin ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan en önemlisi bu gezisidir. Çünkü kapsadığı konular çeşitli ve geniştir. Atatürk bu gezisinde sanki bir müfettiş gibi incelemelerde bulunmuş ve kendisine daha önce yansıtılan karamsarlık dolu bunalımlı şikâyetler hakkında yargılarda bulunmuştur. Atatürk'ün bu seyahati yapmasına neden olan önemli sıkıntı konusu; Çukurova Bölgesi’nde ekonomik bir kriz bulunmaktaydı ve para kısıtlılığı ortaya çıkmıştı. Çiftçiler, bankalara borçlarını, hazineye vergilerini ödeyemiyorlardı. Bazı Milletvekilleriyle, büyük toprak sahipleri bu konuyu Atatürk'e karşılıklı konuşarak anlatmışlardır. Ardı arası kesilmeyen bu şikâyetleri, yerinde incelemek üzere Mersin'de Akdeniz gezisini tamamlayan Atatürk, 16 Şubat 1931 günü Adana'ya geldi. Beraberinde yanında sürekli bulunanların dışında eski Milli Eğitim Bakanı Vasıf (Çınar) Bey de bulunmaktaydı. Adana'da, Türkocağı Başkanı Fahri (Uğurlu) Beyin Atatürk Bulvarı'ndaki evine konuk oldu. Atatürk, dinlenmeden bölgenin iktisadi durumu ile alâkalı incelemelere başlamıştır. Vali Vehbi (Demirel), Milletvekilleri Ali Münif (Yeğenağa), Kadri (Ramazanoğlu), Zamir (Damar Ankoğlu), Ferit Celal (Güven), Belediye Başkanı Turhan Cemal (Beriker), Maarif Emini İsmail Habib (Sevük), Ziraat Bankası Müdürü Fazlı, İş Bankası Müdürü Sair ve Defterdar Talat Beyleri dinledi. Sorularına aldığı cevapları değerlendirdi. Bir gün sonra, 17 Şubat 1931 sabahı, incelemelerine şehir içinde yaptığı gezilerle devam etti. Çarşıları ve pazaryerlerini dolaştı. Halkı alış-veriş sırasında izledi ve onlarla konuştu. Daha sonra Vilayet'i, Cumhuriyet Halk Partisini, Belediye'yi ziyaret etti. Şehrin haritasını inceledi. Açılan geniş caddeleri beğendi. Atatürk'ün şehir içinde otomobil ile yaptığı bu gezintide Türkçe konuşmayan birçok vatandaşa rastlaması onu hayli üzdü. Atatürk'ün dil konusunda, sınırsız bir duyarlılığı vardı. Onun bu gezisindeki amaç, yukarıda belirtildiği üzere, ekonomik kapsamlı konulardı ama sosyal ve kültürel nitelikteki dil konusuna da parmak basmak gerektiğini anlamıştı.

25 Ocak 1933

Atatürk, 25 Ocak 1933 günü Adana'ya geldi. Şehre inmeden Gaziantep'e geçmişti. Üç gün sonra, 28 Ocak 1933 günü, treni halkın alkışları arasında, Adana istasyonuna gelmiştir. Beraberinde Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’da bulunmaktaydı. Adana'da karşılayıcıları arasında o günlerde burada dinlenmekte bulunan B.M.M. Başkanı Kazım Bey (Özalp)'de bulunmaktaydı. Atatürk de onun kaldığı eve konuk edilmiştir. Burada yaptığı sohbet sırasında: Türkçe'nin zenginliği ve Türk Dili'nin yayılması, Tekstil fabrikalarıyla pamuk ekim sahasının genişletilmesi, Çukurova'nın sulanması konularına değinmiştir. Atatürk 1933 Ocak ayındaki ziyaretinde de C.H.P Başkanı Fahri Uğurlu'nun Atatürk Caddesindeki evinde konuk olmuştur. Gazi Paşa Türk dilinin yayılması konusu üzerinde bir önceki ziyaretinde, uzun uzun konuşmuştu. Adana'da Türkçe konuşmayanların bulunduğunu bildiği için, konuyu partililer önünde tekrarladı. Bu konuşmasıyla Türk dilinin Adana'da yayılması konusunda ısrarcı olduğunu belli etmiştir. Atatürk bu gezisinde, belediyenin yaptırdığı mezbaha ile bir tekstil fabrikasını gezmiştir. Atatürk, Adana'daki sohbeti sırasında Milletvekili (Zamir) beyin adını (Damar) şeklinde kullandı. Zamir Bey, bundan sonra, mahkemeye müracaat ederek adını Atatürk'ün söylediği biçimde (Damar) olarak değiştirdi.

19 Kasım 1937

Atatürk, Güneydoğu'ya yaptığı uzun bir gezi dönüşünde, 18/19 Kasım gecesini, bundan evvelki yolculuklarında olduğu gibi, Misis İstasyonunda vagonlarında geçirdi. 19 Kasım 1937 Cuma günü Adana'ya geldi. Yanlarında Başbakan Celal Bayar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, milletvekillerinden İsmail Müştak Mayakon, Ali Kılıç, Salik Bozok, Dr. Neşet Ömer ile Sabiha Gökçen bulunuyordu. Adana'nın yine ılık, güneşli ve renkli bir günüydü, istasyondan şehre girerken ilk uğradığı Atatürk Park'ındaki abidesi oldu. Heykelinin etrafını ağır ağır dolaştı. Çevresindeki figürleri inceledi. Abidenin arkasındaki “Bende bu vakayi-in ilk hissi teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana'da doğmuştur.” yazısını okudu. Atatürk, kendi heykeli önünde fotoğrafçılara poz verdi. Heykelle model sanki birbirlerine bakıştılar. Sanırız ki, Atatürk, hayatında kendi heykeli önünde ilk defa fotoğraf çektiriyordu. Parkı çok beğendi. Parktan ana caddeye çıkacakları sırada gözleri nemli iki genç kız, ona bir buket sundular. Bunlar Hataylı iki öğrenci, Meliha Yurtman ile Sabahat Türkmen'di. Meliha Yurtman, titrek ve üzgün bir sesle Atatürk'ün önünde şunları söyledi: "Kurtarıcı, yaratıcı, Ulu Önder! Bugün hürmetle ellerinizi öpen, yarının kahramanı Türk erlerinin anneleri olacak Türk Hatay'ın kızlarıdır. Türk dünyasına yarattığınız, sonsuz, büyük varlıklara ilave ettiğiniz Türk Hatay, istiklali milli tarihimizin ebedi, ölmez eserleri yanında daima küçük bir misal teşkil edecektir. Bugün Hataylılar, Yüce Atalarına sonsuz bağlılıklarını, minnettarlıklarını, şükranlarını sunar, ellerinizden öperler." Atatürk'ün ilk Adana'ya geldiği 15 Mart 1923 günü, önüne siyah tüller içerisinde gözyaşlarıyla çıkan Ayşe Fıtnat da, "Bizi kurtar Paşam, bizi de kurtar!" demiş, hıçkırıklı sesi ile herkesi ağlatmıştı.

24 Mayıs 1938 / Adana’ya veda...

Atatürk Adana’ya son ziyaretinde hasta idi. Ankara'da, 1938 yılının 19 Mayıs'ında yapılan Gençlik ve Spor Bayramı törenine katıldı. Halk onu ayakta görmekten büyük mutluluk duydu. Törenin sonunda Ankara istasyonuna gelen Atatürk, son Güney yolculuğuna çıktı. Hastalığı yeni sezilmişti, ama ortada milletine vaad ettiği, şerefle sonuçlandırmak istediği bir millî dava bulunuyordu: Türk Hatay'ın kurtarılması. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Meclis Başkanı ve Başkumandan olarak yaptığı ilk Çukurova seyahatinde önünde diz çöken siyahlara bürünmüş Hatay'lı kızın: "- Bizi de kurtar!" diye hıçkırıklı yalvarmaları, gözlerini yaşartmış ve bütün milletin huzurda; "- Kırk asırlık bir yurt köşesi, düşman elinde esir kalamaz!" demek suretiyle, Hatay'ın geleceği hakkında vaatte bulunmuştu. Artık bu sözün gerçekleştirilmesi zamanı gelmişti. Ama Fransızlarla yapılan sözleşmeler uzayıp gidiyordu. Atatürk kararlıydı. Bu uzatmalı görüşmeler, şayet barışçı yoldan sonuçlanamazsa, başka yollar denenecekti. Fakat hangi yoldan olursa olsun, atılan adım hedefine varmalıydı. İki yıldır Hatay davası çözülememişti. Sabır denilen temkinli düşüncenin de bir sınırı vardı. Bütün bu düşünceler içerisinde, Atatürk, Güney seyahatini yapıyordu. 20 Mayıs 1938 günü Mersin'e varır varmaz, gözleri kamaştıran süngü parıltıları arasında, askeri birlikleri teftiş etti. Bu, Hatay meselesini ağırdan alan yabancı diplomatlara son bir uyarı niteliğini taşıyordu. Atatürk, 4 gün Mersin'de kaldı. Vali Konağı'nda konuk edildi. Bol misafirli akşam yemeklerinde konuşulan tek konu, Hatay'dı. 24 Mayıs 1938 günü, Mersin'den Adana'ya geldi. Çok sıcak bir gündü, istasyondan itibaren durgun, fakat yüz ifadesi bir karar öncesinde gibi keskin ve onurluydu. Atatürk adını taşıyan parka gelince otomobilini durdurttu. Heybetli heykeline son kez baktı ve yüzünü Hatay'a çevirdi. Şimşekleşen gözleri önünden geçit resmi yapan Mehmetçikleri süzüyordu. Hastalığı dolayısıyla, yüksek ateşli olmasına rağmen, saatlerce alkış tufanları arasında Mehmetçiklerin geçit resmini izledi. Bunlar, belki de daha sonra Hatay'a girecek birliklerdi! Askerlerin intizamından memnun kalan Atatürk, Tümen Komutanı İsmail Hakkı Akoğuz'u kutladı. Otomobiline binip istasyondaki vagonuna döneceği sırada, Vali Tevfık Hadi Baysal Adanalıların hasretini, kendisini daha çok görmek istediklerini belirterek, bir müddet olsun şehirde dinlenmesini rica etti. Atatürk, belirli bir noktaya dalmış gibi, kısa bir düşünmeden sonra, yanındaki Salih Bozok'a döndü:

"- Salih!" dedi. "Adana'yı gündüz gözü ile, bir kere daha görelim..."

Otomobilin yönü şehre çevrildi. Halk coşkundu, coşmuştu. Atatürk, yaşa sesleri arasında, Seyhan Nehri kenarındaki Belediye Parkı'na geldi. Bir hasır koltuğa oturdu. Seyhan Nehri'ne uzun uzun dalarak, baktı. Bu nehirden istifade yoluyla sulanacak toprağın miktarı hakkında izahat aldı. Mısır'la Çukurova'nın karşılaştırmasını yaptı. Atatürk kendisine Adana'daki iktisadi krizi abartılı şekilde anlatan, yansız olmayan kişilere şiddetle çatmıştır. Ankara'ya dönüşünde, Meclisin yeni seçime gitmesi sırasında, bunları tasfiye etmiştir. Hatay'ın Fransız işgalinden kurtarılarak Anavatan'a katılması fikri de Atatürk'ün ilk Adana gezisinde belirlenmiştir. Bundan sonraki bütün güney gezilerinde Hatay ile ilgili konuşmalar yapmıştır. Son yılındaki, hastalığını hiçe sayarak, yaptığı Çukurova seyahati tamamen bu işe yönelik eylemlerle doludur. Kararlara temel olmuştur. Atatürk, Çukurova gezilerinin izlenimlerini Ankara'ya dönüşünde tümüyle değerlendirmiştir. Mesela, Adana Esnaf Cemiyetleri (Hafta tatili) yapmak istemiştir. Ama, tutucular, bunun (Gavur İcadı) olduğunu yaymışlardır! Hatta camilerde yaptıkları konuşmalarda bile, çalışanları haftanın bir gününde dinlenmeden mahrum bırakacak davranışlar içerisine girmişlerdir. Durum Atatürk'ün ilk seyahatinde kendisine aksettirilince, o bunların tutumunu şiddetle eleştirmiş ve şöyle demiştir: "- Siz, böyle muhalif ve halk arasında kundak sokmak isteyen milletvekillerine bakmayınız! hafta tatilini yapınız." Ardından şunları eklemiştir: "- Milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun; (hafta tatili için dine aykırıdır) denmesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz."

E-Bültene Kayıt Olun, Fırsatları Kaçırmayın!

İlginiz Çekebilir

Adana’daki Kütüphaneler Adana Yaylaları Ercan Çetin Doğal Park Adana İl Sağlık Müdürlüğü Adana Dumlu Kalesi Adana Polis Evi