Adana’da doğum ve ölümle ilgili hususlar İslam dininin emrettiği şekilde yapılır. Bunun dışında halk eski geleneklerini doğum ve ölümlerde aynen devam ettirir.
Eskiden genç yaşlarda ölenlerin mezar: başına bir bayrak veya kırmızı bir bez bağlarlardı. Ölen yeni gelin ise cenazeye kızın gelinliği örtülürdü. Bundan amaç; genç yaşta hayata doymadan öldüğünü belirtmektir. Türkmenler arasında ölüye mersiye okumak adeti devam etmektedir. Halk arasında ağıt denilen mersiyeler, ya ölümün başında ya da gömüldükten sonra kalan çamaşırların ortaya konması ile söylenir. Gerek bestesi ve gerekse güftesi ağıdı söyleyen kişiler tarafından o anda içten gelerek söylenir. Düzülen bu ağıdı dinleyenler akıllarında tutarlar. Böylece ünlü kişilerin, kazaya kurban gidenlerin, genç yaşta ölenlerin ağıtları uzun süre dillerde dolaşır. Ağıtlardan Birer Örnek: Kara kekil kıvır kıvır Yağlı bağlar devir devir Oniki ay kahır çektim Gelin hakkını helâl eyle Öldüğüne yanmıyorum Ağlatırken Süleyman Gelin öldü duydunuz mu? Kefene koydunuz mu? Yaylada biter yonca Kaplama suratlı beli ince Eliyim ben ne diyeyim adına Ne ettin yavrumu deyince Ölen kişinin eşyalarının bir kısmı hayrına yoksullara camilere vb. gibi yerlere dağıtılır. Köylerde mezarlıktan dönülünce genellikle ağıt yakılır ve bir kurban kesilerek akşama cemaatle yenir. Sofra ortada iken Kur'an okunur, dua edilir. Yemekten sonra ve diğer günlerde hısım akraba, eş dost orada kalarak ölü sahibinin üzüntüsüne ortak olurlar. Adana'da ölü evinde 3-5 gün yemek pişmez komşular sıra ile yemek gönderirler. İlk gün mezarlıktan dönülünce Kur'an okunur, ölünün ruhuna fatiha yollanır. Ölü evinde üçüncü veya yedinci günü yemek ve helva pişirilerek mevlüt okunur. Yemeği ve helvayı yiyenler ölenin ruhuna fatiha okurlar. Bazıları kırk mevlüdünü camilerde okutur, helvayı orada dağıtır. Elli ikinci gece akşam namazı ile yatsı namazı arasında Kur'an okunarak dini akideler yerine getirilir. Ölen kişinin ailesi sosyal durumuna göre yoksulların karnını doyurur, onlara para ve giyecek yardımı yapar. Kimi halı, kilim vs. camilere serilsin diye gönderir. Sosyal yardım kurumlarına yardım yapar, mal bırakır.
Doğum Gelenek ve Görenekleri:
Yeni doğan bebeğe dini akidelere göre isim konur ve süt verilir. Üç ezan sesi duyulmadan bebeğe süt verilmez. Çocukların göbek adları dua okunarak üç defa kulaklarına söylenir. İlk çocuklarda bebeğin yatak takımı, giyecekleri anneanne tarafından hazırlanarak merasimle eve getirilir. Bebeğe akraba, eş dost tarafından maşallah, mama takımı, elbise gibi çeşitli hediyeler getirilir. Loğusa ziyaretlerinde misafirlere kaynar ikram edilir. Kaynar şeker, tarçın ve cevizden yapılır. Çay gibi içilir. Yeni doğan bebeğe al basmasın diye yüzüne kırmızı veya sarı duvak örterler. Nazar değmesin diye yabancılara yüzünü pek göstermezler, yatağının yanına çalı süpürgesi koyarlar. Yeni doğan bebek hemen tuzlanır. Ancak yedinci, yirminci ve kırkıncı günü usulüne uygun olarak yıkanır. Kırkıncı günü bebek hamama götürülerek kırklanır. Yirmi günü geçirmeyen, kırklanmayan bebek evden gezmeye götürülmez. Kırkı çıkmayan iki loğusa birbirini ziyaret edemez. Ölü evinden çıkan insan loğusayı ziyarete gelemez. Çocuğu yaşamayanlar adak yerlerine giderler. Doğan çocuklarının yaşaması için yedi komşudan yedi aynı isimli kadından toplanan parçalarla elbise dikilip çocuklarına giydirirler. Bebekler ilk gittikleri ev ziyaretlerinde hediyeler alırlar. Çocukları yaşamayanlar (Adaklı) doğar doğmaz (Aldım kabul ettim diyerek) çocuklarını başkalarına satarlar. Fakat yine kendileri büyütürler. Çocuğun ilk dişini gören, çocuğa gömlek diker, bakır saan alır. İlk dişini çıkaran çocuk için hedik kaynatılır. Hedik kaynamış buğday, mısır ve leblebili şeker biraz şekillendirilmesine denir.