KOZAN'IN TARİHİ
Anadolu Tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Yöremizin Tarihinde Anadolu'nun tarihi kadar daha önceki olduğundan
Kozan ve havalisinin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Bu bilgiler ışığında tarihi Sis şehrinin Çukurova ve etraf tarihinde yöreye ilk insanın ayak bastığı vakitten berisinin tarihi izlerini yansıtır. Sis ve arkasının verdiği dağlarla kaplı bölge Hititler'den Asurlulara kadar uzanan tarihi olayların da yaşandığı yerdir. Tarihi Komana (veya Şar) şehri erken dönem Hitit-Kizzuvatna Krallığının merkezi idi.
Mezopotamya'dan İç Anadolu'ya uzana ticaret ve kervan yolunun Anavarza-Sis-Kayseri irtibatlı olması bölgenin stratejik ehemmiyetinden de kaynaklanır. Sis şehrinin kuzeyindeki "Karasis" antik şehrinin giriş kapısında bulunan fil kabartması dolayısı ile İskender döneminde burada yerleşim olduğu ve dağlara doğru uzanan kervan yolunun da buradan kontrol edildiği ortaya çıkar. "Sis" şehir ismi tarihin anısıdır. En azından 3.000 senelik insan yerleşimi burada "Sis" şehrinde yaşanmıştır. Asurluların "Sizu", Romalıların "Sision" ve daha sonra da "Sis" isimiyle bilinen antik şehir, aynı isimle 1928 seneye kadar varlığını savunmuştur.
Kozan coğrafyasının en ehemmiyetli antik şehiri kuşkusuz ki Anavarza'dır. Romalılar döneminde İmparator Agustus'un ziyaret ettiği Anavarza gelişerek metropol şehiri oldu. Dünya olimpiyatları burada yapıldı. Anavarza, Türk tarihinde Çukurova denilen antik Kilikya'nın da kalbi idi. Romalılardan Bizans'a geçen Anavarza Abbasi İslam silahlı güçleri tarafından Hükümdar Harun Reşit vaktinde yeni bir kimlik kazandı. Anavarza ve Sis şehirlerine Türkistan'dan getirilenler yerleştirildi (MS 800'lü yıların başı). Sis yöresinde İlk Türk yerleşimi Bizans Hükümdarı Nikefor Fokas'ın MS 964 senenindeki Kilikya seferine kadar kesintisiz devam etti. Anavarza antik şehiri MS 1269 seneninde yaşanan depremden büyük hasar gördü. Şehirde yaşayan Ermeni Prensliği ve halk Sis şehrine taşındı. Ermeni Kral II. Leon vaktinde Sis kalesinin eteğinde Kral sarayı yaptırıldı. 1340 ve 1350'li yılarda Çukurova'ya gelen Ramazanoğlu ve Türkmen aşiretler Misis ve Adana şehirlerini ele geçirdiler. Mısır'ı Memluklu Türk Devleti'nin silahlı gücü 1375 seneninde Sis Ermeni Krallığını abluka etme altına aldı. Işık Temur ve Türkmenler son Ermeni Kralı VI. Leon'u kale içinde teslim aldılar ve böylelikle Kilikya Krallığı devri bitti. Fakat bundan sonra Türklerin toleranslı ve adil idareninden dolayı Sis şehrinin Ermeniler için dini ehemmiyeti devam etti. Sis Ermeni manastırı ve kilisenin aynı yerde bulunması Ermeniler için dini ehemmiyet taşıyan mukaddes eşyaların da burada bulunması dolayısı ile Van'dan Konya'ya kadar uzanan Güney Anadolu şehirlerinde yaşayan Ermeniler dini inançlarının gereği Sis şehrine geliyor ve burada pelesenk yağı bulunan Altın kazanın kapağının açılması merasimlerine katılıyorlardı. Sis şehir merkezinde Türk asıllı Sultan Melik Seyfettin Çakmak Ümerasından Buyruk Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 seneninde Büyük Caminin yapımı gerçekleştirilmiştir. Çukurova ve yöremiz XIV. yy ortalarından itibaren Mısır Memluklularına ve bunlara bağlı Türkmenlerin Yüreğir koluna üye Ramazan erkek çocuklarının eline geçmiştir. Bu devletin hâkimiyetini Yavuz Sultan Selim 1517 senesi Mısır seferiyle bitirerek bölgeyi tümden Osmanlı topraklarına ilhak etmiştir. Sis, Adana ve Tarsus şehirleriyle beraber sancak halini almıştır. Sis, Adana ve Tarsus şehirleri ile birlikte tahsis edilmiştir. Sancak, 1571 seneninden itibaren Kıbrıs Beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1519 ve 1540 seneleri arasında yapılan Osmanlı Tahrir Defterleri'ne göre Sis Sancağı; Feke, Anavarza, Lembert, Küpdere ve Parsi-bit (Pars-berd) kalelerinden teşekkül etmekte idi. Sis Sancağı cemrini ise, Savcı-hacılu, Eğlen-erkek çocuğu, Avşar ve Kavurgalı gibi cem oluşturmaktaydı. Sis, Osmanlı döneminde aynı isimi taşıyan Sancak vaziyetinde idi. Bir çeşit vilayet gibi idi. 1700'lü yıların başlarından itibaren Kozanoğulları Türkmen beyleri önce Feke Belenköy yöresinde dağlarla kaplı bölgeyi kontrolleri altına aldılar ve kısa müddette Sis şehrinin de idaresini ellerine geçirdiler. Kozanoğullarının derebeylik tarzı idaresi 1700-1865 yıları arasında devam etti. Bu vakit içinde bölge coğrafyasının isimi "
Kozan" olarak değişime uğradı. Osmanlı Devleti, Çukurova genelinde göçebeleri toprağa yerleştirmek için 1865 seneninde Derviş ve Cevdet Paşalar kumandasında Fırka-i Islahiye silahlı gücünü gönderdi. Kozanoğulları ailesinin sürgün edilmesinden sonra "
Kozan Sancağı" heyetti. Sis, Kadirli (Kars-ı Zülkadriye), Feke, Haçin kazaları
Kozan Sancağı'na bağlandı. Osmanlı Devleti döneminde Müslüman Türklerle Ermeniler yörede bir arada iyi ilişkiler içinde hayatlarını sürdürürken I. Dünya savaşından sonra
Kozan ve yöresi 7 Mart 1919 Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Fransız işgali ile birlikte bu güçler tarafından Ermeniler silahlandırılarak şiddet hareketlerine girmişler ve önemli ölçülerde Müslüman kanı dökülmüş, daha sonra Saimbeyli ve Osman Tufan Bey idaresinde örgütlenen direnç güçleri 2 Haziran 1920'seneninde Fransız işgalciler ve Ermeni güçlerinden temizlenmiştir. Bu tarihten itibaren Sis'e
Kozan isimi verilmiştir. 1865-1923 seneleri arasında Mutasarrıflık olan
Kozan Cumhuriyet döneminde 1923 seneninde Vilayet halini almış, 1926 senelerinden sonra Vilayetliği lağvedilerek Adana Şehiri'ne bağlı kaza haline getirilmiştir.1920 seneninde
Kozan Türkiye Büyük Ulus Meclisine Mareşal Fevzi Çakmak'ı Milletvekili olarak gönderilmiştir. Bu tarihi dönemlerden günümüze kadar gelen tarihi yapıtlar ise,
Kozan Kalesi, Anavarza Kalesi, Karasis Kalesi ile Memluklar döneminde 1448 seneninde yapılan Ulu camii (Hoşkadem Camii)
Kozan suyu üzerinde 9 gözlü Roma köprüsü, tarihi haneleri, tarihi çarşısı ile ehemmiyetli ölçüde tahribat gören Ermeni Kilisesi kalıntıları mevcuttur.
Kozan ve havalisi, tarihin her döneminde ehemmiyetini savunmuş bir yerdir. Daha önceki çağlardan beri, bir hayli milletin nüfuz mücadelesine sahne olan
Kozan ve etrafı, randımanlı arazileri ve elverişli abuhava koşulları ile harbiden göz kamaştırıcı bir özelliğe sahiptir. Tarih çağlarında Çukurova'da ve dolayısıyla
Kozan'da, çok sayıda medeniyetin kurulması ve birbiri arasındaki nüfuz mücadelesinin uzun yıllar sürmesi, buranın tarihi, coğrafi ve iktisadi önemini ortaya koymaktadır.
Kozan ilçesi, Anadolu-Suriye eski ticaret yolunun üzerinde bulunduğu için, ticari bakımdan büyük bir önem taşımaktadır. Hem de Hz. Mevlana Suriye yolculuğunu yaparken bile bu yolu kullanmıştır. Yolcusu sırasında
Kozan Kalesi eteklerinde yaşayan 40 rahiple karşılaşması ise bu yolculuğunu doğrulamaktadır.
Kozan ve yakın çevresinin sahip olduğu bütün bu pozitif şartlar, ilk çağlardan itibaren, çeşitli kavimlerin yöreye hâkim olma ve yerleşme arzularını kamçılamış, devletlerarası politik ihtilaf ve savaşlara sebep olmuş, yörenin birçok kavim arasında el değiştirmesiyle sonuçlanmıştır.
OSMANLI DÖNEMİNDE KOZAN 1516 seneninde Osmanlı İmparatorluğu idarenine geçen Çukurova ve çevresi 1919 seneye kadar 450 sene müddetle Türk kalmıştır. Yeni Çağda, yöredeki yerleşme faaliyetleri olarak çeşitli Türkmen boylarının yaşıyor olmasına, Ramazanoğlu ve daha sonraki Osmanlıların iskân faaliyetlerine rastlanılmaktadır.
Kozan ilçesi, 8 Mart 1919'dan 2 Haziran 1920 yılına kadar, bir yıl iki ay müddetle, Fransız ve Ermeni işgalinde kalmış ve 1920 yılında da yine öz benliğine ve Türklüğüne kavuşmuştur. O tarihten bu yana Türkiye Cumhuriyeti idareninde olan ilçede birçok Türk boyu yaşamaktadır. Ayrı olarak,
Kozan'daki kimi köylerde Arabistan yarımadasından ve Kuzey Afrika'dan göç eden yurttaşlarımız da bulunmaktadır.
ULUSAL MÜCALEDE KOZAN Birinci Dünya Harbi içinde İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında saklı antlaşmalar yapılmıştır. Bunlardan İngiltere hükümeti yerine Albay Sayks (Marksyks) ve Fransa hükümeti adına da bakan Piko (Georges Pico) tarafından 18 Mayıs 1917'de Leningrat'da imza adan sözleşmeye göre; İngilizler, Filistin ile (Musul dışında) Irak'ı ve Fransızlar ise Suriye'den başka bütün Güney Anadolu'yu alacaklardı. Böylece Anadolu'da, İskenderun ve Mersin limanları ile Ergani bakır madenleri ve Kilikya (Çukurova) pamuk tarlaları Fransızlara bırakılıyordu. Lakin İngilizler Musul petrollerini ellerinden kaçırmak niyetinde değillerdi. Bunun için işgal edecekleri Antep, Maraş ve Urfa şehirlerini koz olarak tutmak kararı ile yaptıkları sözleşmenin uygulanması istikametinde harekete geçtiler. İşgal ettikleri yerler ile Çukurova'yı Fransızlara bırakarak aralarındaki anlaşmaya ters hareketle Musul bölgesini (Petrol Bölgesi) işgal ettiler. Musul bölgesinin işgali, Fransızlarla aralarının açılmasına neden oldu. Birinci Dünya Savaşı nihayetinde 30 Ekim 1918 tarihinde imza adan Mondros Ateşkesi kararlarına dayanarak, Güney Anadolu'yu denetimi altında tutacak olan Fransızlar 17 Aralık 1918'de Mersin'e çıkarma yaparak, Mersin'i işgal ettiler.18 Aralık 1918 seneninde ise Tarsus, 20 Aralık 1918'de de Adana işgal edilmiştir. Konumuzun dağılmaması ve uzamaması için Mersin, Tarsus, Pozantı ve Adana olaylarına değinmeden asıl konumuz olan
Kozan'ın işgaline girmek istiyorum.
Kozan'da bulunan Ermeniler Adana'nın işgalinden güç alarak
Kozan'ın da işgal edilmesi için Adana İşgal Kuvvetleri Komutanı Bremon'a kurul göndermek suretiyle
Kozan'ın işgalini istemişlerdir. Aynı zamanda
Kozan'ın Türk eşrafı ve ileri gelenleri Mutasarrıf Ihsan Bey'in başkanlığında belediyede toplanarak son olaylar gözden geçirildi ve ne gibi bir hareket tarzı izleyeceği üzerinde duruldu. Neticede Adana'ya bir kurul gönderilerek işgal makamları ile temas edilip
Kozan'ın işgalden kurtarılması çarelerinin aranması, olmadığı takdirde hiç olmazsa
Kozan'a Ermeni askerlerinin gönderilmemesi kararlaştırılmıştır. Bu kurula Savcı Ruhi Bey, Eşraftan dava vekili Topal Mustafa efendi ve
Kozan'ın çok sevilen genç yedek üsteğmeni Saim Bey'den müteşekkil bir kurul seçilmişti. Görevli kurul, Adana'ya gitti. İşgal makamları ile temas ederek
Kozan Türk ve İslam halkının dileklerini işgal kumandanlığına anlattılar. İşgalin salt olduğunu ama Ermeni askeri göndermeyeceklerine konusunda söz alarak döndüler. Bu olaylar akım ettikten sonra Yüzbaşı Tayyarda (Taillardat) emirinde Fransız işgal kuvvetleri
Kozan'a hareket etmiştir. Bunu duyan Ermenilerde sevinç başlamış, aksine Türk'lerde ise bir kaygı başlamıştı. 8 Mart 1919'da Fransız işgal heyeti; Tayyarda, Üsteğmen Sübi, Tayyarda'nın muavini Ermeni Teğmen Terlemezyan, tercüman Balyan'dan müteşekkil olarak
Kozan'a ayak basmak sureti ile temiz ve verimli topraklarımızı kirletmeye başladılar. İlk kez
Kozan köprübaşında Mutasarrıf İhsan Bey işgal kuvvetlerini karşılamıştır. Ermeniler, şımarık bir durumda "Yaşasın Ermenistan, Ermeni devleti kurulacak" naraları ile ellerinde Ermeni bayrakları köprübaşında toplanmışlardır. Aynı zamanda Zafer Tak'ı kurmaya çalışırlar. Bunu gören
Kozan'ın yiğit insanı Saim Bey olaylar çıkacağını belirtip Mutasarrıf Ihsan Bey'le görüşüp Zafer Tak'ının kurulmamasını sağlar.
TAYYARDA'NIN İLK İCRAATLARI İşgal Kuvvetleri Komutanını karşılamayan ve zafer tak'ının kurulmasını istemeyenlerden Belediye Başkanı Hüseyin Efendi görevden alınmış yerine Yiğenzade Mehmet Efendi belediye başkanlığına getirilir.
Kozan'ın işgali bahis konusu olunca İngiliz ve Fransız makamları ile temas kurarak
Kozan'ın işgalinden vazgeçilmesi veya Ermeni askeri gönderilmemesini sağlamak üzere Adana'ya gönderilen Savcı Ruhi Beyle, dava vekili Emmi Mustafa Efendi ve ayrı olarak Mahfezade İbrahim Hoca'yı şipşak Kilikya sınırlarından çıkartmıştır. Saim Bey'de bu sürgünden kısmetini almıştır. Adliye, Jandarma ve Polis memurlarının aylıklarına aşırı derecede zam yaptı. Bundaki emeli adalet aleti ile icra kuvvetlerini elinde tutmaktı. İdare meclisi, Belediye meclisi, Mahkeme heyeti azaları yarı yarıya Ermenileştirilir. Başka bir deyişle belediye meclisinde 8 aza varsa 4'ü çıkarılıp, 4 Ermeni atamak suretiyle bütün resmi makamlarda Türk ve Ermeni görevli sayısı denkleştirilir. Polis ve Jandarma sayısı Ermeni, diğer yarısı da Çerkez, Arap, Kürt ve Türklerden olmak üzere tertip etmiştir. Kadirli'li Çerkez Nuri Çavuş'un erkek çocuğu Cako ile çerkez Murat ve Sefer Beyler Jandarma subayı atadılar. Cako bey,
Kozan'a gelip Tayyarda ile görüşmüştür. Tayyarda kendisine 50 silah vereceğini ve adamlarını hazırlamasını söylemiştir. Cako, bazı Türkler'e de Çerkez giysisi giydirerek 50 kişiyi bitirmiş ve silahlarını alarak göreve başlamıştır. Fransa, Ermenilerin yakıntılarını dinleyerek isteklerini yerine getirmek üzere, fevkalade yetkili Tesviye Mesalih isimi ile bir komisyon kurdurur. Vakit kaybetmeden hemen görevine başlayan bu komisyon, Türklerin ekonomik açıdan zayıflaması ve işgal kuvvetlerine salt itaatle bağlanması politikanını gütmüştür.
Kozan'ı terk eden ve dönüş yapan Ermeniler daha önceki mallarını rastgele bir Türk'te bulduklarında, bu komisyona müracaat ederlerdi. (Ermeniler sığır sürülerinin geçeceği yollarda beklerler, geçen sürülerin içinden beğendikleri sığır ve atları ayırırlar. Komisyona danışarak; bunlar benimdi. Giderken Hasan Ağa'ya emanet etmiştim. Gelirsem geri alır, gelmezsem de helal olsun demiştim. Mademki geldim, mallarımı istiyorum. Şimdiye kadar da tedarik ettiği yararlar için 1800 lira da tazminat istiyorum şeklinde beyanatta bulunarak, Türk ve Müslüman ahalinin ekonomik olarak daha çok zayıflatılmasını sağlıyorlardı. Komisyon, her vakit davacı olan Ermeninin davasını haklı bularak, beğendiği malları ona vermekte gecikmiyordu. Bu türlü istek ve yakıntıların uygulanması, Türklere karşı açılmış bir zulüm kampanyası halini almıştır. Dolayısı ile Türkler bu komisyona, zorla Tesviye-i Mesalih ismini takmışlardı. Ermeniler'in kurduğu Tesviye-i Mesalih komisyonları dışında Ermeni Öç Alayı ve Ermeni Gönüllü Fedaileri (Kamovar) gibi kuruluşlar da kazamızda örgütlenip faaliyetlerine başlamışlardır. Tayyarda'nın buyruğu ve Ermeniler'in baskı ve tavsiyesi ile köylere gönderilen kamovar destekli tahsildarlar köylerden zorla vergi toplamış ve bulunan silahlara da el koymuşlardır.
KOZAN DAĞLARINDA DÜŞMANA SIKILAN İLK MERMİ VE BOZAT GEDİĞİ OLAYI Kazan işgal kuvvetleri komutanı, Haçin'de bulunan Ermenilerin talep ve istekleri doğrultusunda,
Kozan'dan Haçin'e silah, cephane ve para göndermek emeli ile başlarında bir Fransız subayı olmak üzere 40 kişilik bir askeri birliği gönderir. O tarihlerde Feke kazasında Reji Müdürlüğü ve Belediye Başkanlığı yapmakta olan Cezmi Bey (Çetinel), bu silahların Ha- çin'e girdiğinde tehlikeli olacağını düşünerek 12 kişilik çetesi ile dağlara çıkan Gizzik Duran'a (Şahin) haber göndermiştir. Kendisi saklıca Feke'den ayrılıp Tırtat civarında Gizzik Duran ve yanında bulunan Yırtlaz İsmail, Deli Bayram, Arap Ali (Yıldırım), Yerebakanlı Hasan, Yavuz Ali, Halil İbrahim, Mahya Murtaza Vezir Ali, Gür Ali vs. ile görüşüp vaziyeti haber verir. Haberi alan Gizzik Duran, vaziyet değerlendirmesi yapıp arkadaşları ile Bozat gediğinde pusu kurulmasına karar verir. Hatıralan yere intikal eden Gizzik Duran ve çetesi yola hâkim olan noktalarda mevzilenirler. Beklenen an gelir. Lider olarak Embiya Çavuş isminde bir Türk görünür. Buna ateş etmezler. Gizzik, bir fırsatını bulup Embiya Çavuştan gelenlerin ne zamana kadar geleceklerini sorar. Yarım saat içinde geleceklerini öğrenir. Gerçektende yarım saat sonra Fransız subayı emirinde ve Misak isimli bir Ermeninin kılavuzluk yaptığı Ermeni Kamavor'lar savunmasındaki silah ve cephane yüklü kervan gelir. Gizzik Duran, "Ben ateş etmeden hiç biriniz ateş etmeyiniz!" diye çetesine buyruk verir ve neticede erime giren konvoya ateş açılır. Başta Fransız subayı olmak üzere 40 kişilik düşman birliği imha edilir. Silah, mühimmat ve altın paralar ele geçirilir. Alınan bu silahlar çetelere dağıtıldığından ulusal mücadelede önemlidir.
Olayın yaşandığı tarih: 22Kasım 1919'dur. Bu olay ilçede büyük bir infial uyandırır. Olaydan sonra, Bozat Köyü'nün muhtarı Hamza ile kardeşi Musa,
Kozan'a zorla getirilip, halka tehdit etmek için mermiye dizilirler.
KARGAPAZARI ZAFERİ İşgal kuvvetleri komutanının emri ile bir Türk tahsildar, 3 Ermeni kamovar
Kozan'a bağlı Karabucak, Şerifli, Mahyalar, Çürüklü, Minnetli ve Kuyubeli köylerinden vergi toplamak üzere gönderilir. Bunlar köylülere baskı yapıp zorla vergi toplamaya başlayınca, o yörenin ileri geleni Deli Hacı Ağa (Cengizhan) halkı ikna metodu kullanıp, yörenin tanınmış hocası Şerif Hoca'ya işgal kuvvetleri komutanına vergi verilip verilmeyeceğini sorar ve bunların öldürülmelerinin caiz olup olmadığının izah etmesini ister. Şerif Hoca'da gâvura vergi verilmez. İşgal altında da namaz kılınmayacağını beyanla, öldürülmeleri koşuldur. Fetvasını vermesi neticesi, üç kamovar ile bir tahsildar Deli Hacı Ağanın fedailerinden Gâvur Ali Ağa ve çetesi tarafından öldürülür.
Deli Hacı Ağa'nın kazandığı Kargapazarı zaferinin tarihi 24 Mart 1920'dir. Bu olaydan sonra Fransız işgal güçlerinin Haçin (Saimbeyli) ile olan irtibatları kesildi. Karabucak köyünün kurucuları Dağlıoğlu Ali Kâhya'nın soyundan gelen Deli Hacı Ağa'nın kazandığı zafer Fransız işgal güçlerinin dağlık bölgeler ile olan irtibatını kesmiştir. Bu olay neticesinde, olayın kahramanı Deli Hacı Ağa'nın kardeşi Ökkeş Efendi, her ne kadar, işgal kuvvetleri komutanı ile arkadaşlık kurup çiftliğinde ziyafet vermiş ise de, bu arkadaşlık yetmemiş,
Kozan'ın ileri gelenleri ile birlikte gözaltına alınıp manastır zindanına mapus edilmiştir Bu olayda gözaltına alınanlar şunlardır: 1. Ökkeş Efendi 2. Helvacızade Ahmet Hafi Bey 3. Na Ethem Usta 4. Nalbant Ethem Ustanın erkek çocuğu Kemal Efendi. 5. Üçdutlu Şükrü Efendi. 6. Himmet Çavuş 7. Gökoğlu Mustafa 8. Mısırlızade Avukat Mahmut Efendi 9. Çamurdanzade Mehmet Zait 10. Ögretmen Lütfullah Erdem 11. Öğretmen Ahmet Cemil Bey 12. Kuyuluk Köyünden Battal Ağa Erkek çocuğu Ömer Efendi. Yukarıda isimleri yazılı tutukluların bırakılmasını Kadirli'den çetesi ile gelen Çerkez Nuri Çavuş, işgal komutanı ile konuşur, tahliyelerini ister ve bırakılmadıklarında da halkla beraber silahlı eyleme başlayacağını söyleyerek baskı yapar. Neticede bu tutuklular bırakılmışlardır.
HAMAM KÖYÜ BASKINI Kamovar isimi verilen Ermeni haydut sürüleri durup dinlenmeden cinayetlere, soygunlara ve tecavüzlere devam ederler. Köy köy dolaşıp Türkleri soyarlar, öldürürler ve Çukurlara atarlar.
Kozan'da yaşanan bu çirkin ve kanlı olaylar her geçen gün artmaya başlamıştır. Yeniden böyle bir gün kamovarlar, Hamam Köyü'ne baskına başladılar. Ama Hamam Köyü'nün uyanık ve fedakâr halkı, bu eli kanlı kamovarların niyetlerinin ne olduğunu biliyordu. Zira bu cinayet örgütlerinin çok sayıda köyü ateşe verdiğini ve insanları öldürüp, soygunlar yaptığını bilmekte idiler. Aynı akibete maruz kalmamak için evvelce hazırlık yapmışlardı. Hamam Köyü'ne baskına gelen eli kanlı kamovarlar köylülerin direnci ile karşılaştılar. Köylüler kamovarlara ateş açtılar. Neye uğradıklarını şaşıran bu canavarlar, vakit kaybetmeden
Kozan'daki Fransız askeri komutanına haber gönderirler. Komutandan, Hamam Köyü'nün kendilerine başkaldırıyla ateş açtığını ve acele kuvvet göndermelerini isterler.
Kozan'dan Yozgatlı Teğmen Halil kumandasında ve yeniden Ermeniler'den müteşekkil jandarmalarla kamovar sürüsü destek edildi. Teğmen Halil Bey, Ermenilerin Türkler'e reva gördükleri saymakla bitmez kötülükleri göz önüne getirerek köyün perişan olacağını düşündü. Ermeni kamovarlarına: "Durun, ben birkaç Jandarma ile gideyim, onları kandırayım. Boşuna kan dökülmesin" diyerek eline beyaz bir bayrak aldı. Köye doğru yaklaşınca "Durun! ben mülazım Halil'im. Sizinle konuşacağım. Ateş etmeyin." diye bağırdı. Köylülerin yanına vararak köylülerle birlikte oldu. Bu hadise Hamam Köyü sakinlerini büsbütün çabaya getirdi ve morallerini düzelti. Ermeni fedaileri bu durum üzerine, jandarmalarla beraber
Kozan'a doğru kaçtılar. Bu olaydan sonra ova köylüleri köylerinde huzurlu olamayacaklarını düşünerek dağlara çekildiler. Hamam köylülerin bu kahramanca hareketleri
Kozan'daki diğer köylere örnek olması açısından çok önemlidir.
Hamam Köyü Baskını ve olaylar 24 Mart 1920 tarihinde yaşandı. KOZAN İLÇE MERKEZİNDEKİ ERMENİ MEZALİMİ 8 Mart 1919'da askeri idaresi devralan Fransızlar, yalancı Ermeni şahitlerin görüşlerini dikkate alarak yöredeki Müslümanların arazilerine el koydular. Yerli Ermeniler kudurmuşçasına fırsat buldukça Türklere ait haneleri yakıyor, yağmalıyor ve insanları katlediyorlardı.
Kozan'da bulunan 5 fırında Müslüman Türkler öldürülüp, yakılmıştır. İlk defa, sabah namazından çıkıp evine gelmekte olan, şu anda Havacı General Ihsan Ay gün'ün dedesini aşağı çarşıda öldürüp, aynı yerdeki fırına attılar. Annesine tütün almak için çarşıya inen Kozanoğlu Mustafa, Kadirli Caddesi'nde bulunan fırında yakılır. Büyük Cami karşısındaki fırında ise,
Kozan Hükümet Konağı'nda görevli Tahrirat Katibi Ali Rıza Efendi ile Mal Müdürü Hamdi Bey öldürülüp yakılmışlardır. Bu arada yukarıya çarşıda bulunan fırında da şu an isimlerini belirleyemediğimiz bir çok Müslüman Türk yakılmıştır. İşgal süresince, öldürülüp kuyuya atılanlar, mermiye dizilenler ve çeşitli şekilde öldürülen
Kozanlıların sayısı 200 kişi civarında olduğu, işgal bittikten sonra yapılan araştırmalarda belirlemiştir.
MÜCADELENİN BAŞLAMASI VE KOZAN'IN KURTULUŞU Fransız işgalinin yaşandığı Mart 1919 senesi içinde
Kozan Sancağı'nda yaşayan yörenin bilinen aşiret ve aileleri hedef alındı. Bunlar içinde İmamoğlu ile
Kozan arasındaki ovalık bölgede yaşayan Kırıntılı aşiretinden Topaloğlu Halil,
Kozan şehir merkezinde uzun yıllar Belediye Başkanlığı yapan Kurdoğlu Mehmet'in erkek çocuğu Hulusi, Sehlik Türkmen aşiretinin beyi Hasan Efendi'ye karşı Ermeni saldırıları isimi geçen kişilerin can ve mal güvenliklerini tehlikede olduğunu gösterdi. Topalzade Halil, Kurdoğlu Hulusi, Sehlik Hasan çiftliklerini köylerini ayrılarak
Kozan sancağından dışarıya Toros Dağlarının batı tarafında kalan Kayseri topraklarına gittiler. Yine
Kozan eşrafında Emmi Mustafa Faik Üstün'de
Kozan'ı ayrılarak Kayseri'ye giden Kozalılarla buluştu Develi ve Kayseri arasında dolaşan, sonra ailelerini de
Kozan'dan getiren bu insanlar Sivas'ta kurultay toplayarak milli mücadele harekâtını başlatan Mustafa Kemal ile görüşmek istediler. Mustafa Kemal ile müzakere haberleşmesini ve tasarılarını Sehlikzade Hasan Efendi gerçekleştirdi. Sivas Kurultayının bitirmesinden sonra Ekim 1919 sonlarında Sivas'a gelen
Kozanlılar, Mustafa Kemal ile özel bir müzakere yaptılar.
Kozan Sancağı'nda yaşanan Fransız işgali ve Ermenilerin saldırılarına karşı bölgede mücadele yapmanın ihtiyaç duyulan olduğu ile ilgili bilgiler verdiler. Kozanlılar Atatürk'e "Bizim malımız, paramız ve silahız var, yalnız bunları bir düzene koyup yerinde kullanacak kumandana ihtiyacımız var" der.
Kozan kurulunu dinleyen Mustafa Kemal Paşa bir karara vardı ve şöyle diye konuştu. "Size istediğiniz komutanları vereceğim, ancak sizin hayatınız gibi vereceğim komutanların varlığı da bu işin büyük bir saklılık, bir komitecilik ruhu içinde yürütülmesine bağlıdır. Şimdi siz Kayseri'ye hareket edin, komutanlarınız arkadan size yetişeceklerdir" der.
Kozan'lıların huzurdan ayrılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, Binbaşı Kemal Bey'i (Kozanoğlu Doğan) takma isimi ile Kilikya Kuvai Milliye Komutanlığı'na, Yüzbaşı Osman Bey'i de (Aydınoğlu Tufan) isimi ile onun yardımcılığına görevlendirir. Önceden Kayseri'ye hareket eden
Kozanlılarla komutanlar, Develi de Belediye Başkanı Kamberli Osman Bey'in evinde buluşurlar. Askeri heyete katılan Ratıp Bey de burada hazır bulunur. Görev bölümü yapılır. Binbaşı Doğan Bey ile Ratıp Bey Batı Kilikya Komutanlığı'na görevlendirilir. Kamberli Osman Bey'in evindeki toplantıya katılan Gizzik Duran ve çetesi, Osman Tufan Bey'i alıp Tufanbeyli'ye hareket ederler. Tufanbeyli'den Göksun'a varırlar. Meyremçil Belini aşarak Osman Bey Andırın'a iner. Yaycıoğlu İbrahim Ağa'nın evinde karargâh kurarak, Doğu Kilikya Müdafai Hukuk Cemiyeti'nin temelini bu hanede atar. Daha sonra Kadirli Müdafai Hukuk Cemiyeti'ni kurarak Kuvai Milliye Örgütü'nı harekete geçirir. Yiğit Kadirli halkı, 7 Mart 1920'de Kadirli'yi işgalden kurtarır. Kadirli'ye inen Osman Tufan Bey,
Kozan'ın kurtuluşunun nasıl yapılacağını,
Kozan'dan varan heyetlerle görüşüp Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulmasını ve idare heyeti ile başkanın seçilmesini ister. Ancak bu cemiyetin başkanlığını ulemadan ve okuryazar olanlardan hiç kimse kabul etmek istemeyince, daha sonra, Haçin baskınında şehit düşen Kahraman Ökkeş Bey (İlbeyi) gönüllü kabul eder. Böylece,
Kozan Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti kurulur. İlk iş olarak milis güçler oluşturulup, Grup Komutanlarına görev verilir. Bunlar; 1. Koyunevi Tabur Komutanı Sarıbahçeli Ahmet Ağa, Kırmızı Osman, Ağzıkaraca köyünden Musa Hoca (Özdemir) 2. Berber Bölüğü Komutanı Kurtlu Uşaklı Hacı Efendi. 3. Aslanlı Bölüğü Komutanı Topalzade Halil Efendi. Hamam Köyü Grup Komutanı Bayramoğlu Hacı Mehmet Öztorun 5. Ceritler Grup Komutanı Kurdoğlu Hulusi Bey 6. Mansurlu Bölüğü Komutanı Abdussamet Candan 7. Karacalar Bölüğü komutanı Yigenoğlu Ahmet Efendi. 8. Andıl ve havalisi Müfreze Komutanı Hakkı Efendi (Turgut). 9. Sıralif Grup Komutanı Karabucaklı Deli Hacı Ağa. 10. Köreken Müfrezesi komutanı Bayatoğlu Ahmet Çavuş, Gebenli Ali ve Cücen Ali Hoca. Ferhatlılı Hamdi Ağca, Kamalı Hasan, Kamalı Mehmet. 11. Döşeme müfrezesi Komutanı Yiğit Ağa (Kahraman Bey) ve Kadirli'li mücahitler. 12. Kuyuluk Bölüğü komutanı Üzeyir Hoca erkek çocuğu Hasan Efendi. 13. Kayhan Grup Komutanı Çolak Hacı Ağa. Bu grup komutanları buyruğunda bulunan kahraman Kozanlılar,
Kozan'a hücum etmek üzere kazayı kuşatma altına alırlar. Vaziyeti haber alan Fransız işgal kuvvetleri komutanı Tayyarda hazırlık yapar. 1 Haziran'ı 2 Haziran'a bağlayan gece yarısından sonra
Kozan'ın yerli Ermenilerini de yanlarına alarak işgal kuvvetleri
Kozan'ı boşaltırlar. 2 Haziran 1920 günü Türk Milis Kuvvetleri
Kozan'a girdiler. Böylelikle bir sene, 2 ay, 24 gün işgal altında kalan
Kozan ve etrafı düşmandan temizlendi. Her sene 2 Haziran günü
Kozan'ın Kurtuluş Bayramı olarak büyük bir heyecan ile kutlanmaktadır.
Kozan Cumhuriyetin duyurunundan sonra 1923 seneninde Vilayet hüviyetine kavuşmuş ama kimi siyasi uyuşmazlıklar sebebiyle 1926 yıllarından sonra şehir statüsü lağvedilerek Adana İli'ne bağlı İlçe haline getirilmiştir.
Kozan vilayetlik hakkının iadesi için ara ara politikacılar ve bürokratların yanı sıra medya mensupları da birtakım teşebbüsler ve
Kozan'ın vilayetliğinin iadesi istikametinde programlar yapılsa da vilayetlik ile ilgili netice çıkmadı. Son olarak 2004 göreve gelen Belediye Başkanı Mimar Kazım Özgan ve
Kozan Kent Konseyi 2010 yılında
Kozan'ın vilayetlik hakkının iadesi çalışmasını başlattılar.