Şairler ve Yazarlar

Orhan Kemal

Öykü ve roman yazarı (D. 15 Eylül 1914, Ceyhan / Adana - Ö. 2 Haziran 1970, Sofya / Bulgaristan). Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür. Orhan Kemal adını ona Kemal Sülker verdi (1942). Hayrullah Güçlü, Orhan Raşit, Raşit Kemali, Reşat Kemal, Rüştü Ceyhun, Ülker Uysal, Yıldız Okur adlarını da kullandı. Kastamonu milletvekillerinden Abdülkadir Kemal’in oğludur. Babası, Adana’da kurduğu (1930) Ahali Cumhuriyet Fırkasının kapatılması üzerine Suriye’ye kaçınca, Orhan Kemal  ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir yıl Suriye’de kaldıktan sonra Adana’ya döndüğünde (1932) çırçır fabrikalarında işçilik, dokumacılık ve kâtiplik yaptı (1932-37). Askerliği sırasında yabancı bir rejimi övdüğü iddiasıyla yargılanarak Ceza Yasasının 94. maddesine muhalefetten beş yıl hapse mahkûm oldu (1939); Kayseri, Adana, Bursa cezaevlerinde kaldı. Bursa Cezaevinde iken Nâzım Hikmet’le tanışması, şiirler yazarak başladığı sanat hayatında bir dönüm noktası oldu. Nâzım Hikmet’in yönlendirmesiyle şiiri bırakarak öykü ve roman yazmaya başladı. 1943’te cezaevinden çıktı ve Adana’ya döndü; sebze nakliyeciliği ve Verem Savaş Derneğinde kâtiplik yaptı. 1950’de, eşi ve çocuklarıyla birlikte İstanbul’a yerleşerek hayatını kalemiyle kazanmaya çalıştı. 1970’te Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliğinin davetlisi olarak gittiği Sofya’da beyin kanamasından öldü. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi. Altı çocuk babasıydı. Ölümünden sonra, 1972’den başlayarak, ailesi tarafından anısına her yıl verilen Orhan Kemal Roman Armağanı kuruldu.

Kayseri Cezaevindeyken hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiiri “Duvarlar”, Reşat Kemal imzasıyla Yedigün dergisinde (25 Nisan 1939) çıktı. İlk hikâyesi, Yürüyüş dergisinde yayımlandı. Yedigün, Ses, Yürüyüş ve Yeni Mecmua’da (1939-40) çıkan  ve hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiirlerinde Reşat Kemal, Raşit Kemali; serbest ölçüyle yazdığı ilk şiirleri ile ilk hikâyelerinde (Yeni Edebiyat, 1941) Orhan Reşit imzalarını kullandı. Şiir ve hikâyede Orhan Kemal adını 1942’den itibaren (Yürüyüş dergisi) kullandı. Sonraki ürünleri çoklukla Varlık, Yığın, İkdam, Gün, Genç Nesil, Yeni Ses, Yurt ve Dünya vd. dergilerde yayımlandı. Demokrat Parti iktidarı döneminde (1950-60) sürekli olarak polis takibi altında tedirgin bir hayat yaşarken geçimini sağlamak üzere aralıksız yazmaya devam etti; Vatan, Dünya, Cumhuriyet, Milliyet gazetelerine tefrika romanlar, oyunlar ve Yeşilçam sineması için senaryolar yazdı. İlk romanı Baba Evi (1949) ile ün kazandı.

Eserlerinde, yaşadığı ve tanıdığı çevreleri biçim ve süs kaygısı gütmeden doğal ve sürükleyici bir anlatımla yansıtarak geniş bir okur kitlesi buldu. Kardeş Payı ile 1958’de, Önce Ekmek’le 1969’da Sait Faik Hikâye Armağanını F. Baysal ile paylaştı ve Türk Dil Kurumu 1969 Hikâye Armağanını kazandı. Asaf Çiğiltepe’nin 1967 yılında Ankara Sanat Tiyatrosun (AST)’da sahneye koyduğu 72. Koğuş adlı oyunuyla aynı yıl Ankara Sanatseverler Derneğince yılın en iyi oyun yazarı seçildi. Murtaza romanı 1952’de Ulvi Uraz tarafından “Bekçi Murtaza” adıyla tiyatroya uyarlanarak sahnelendi. Romanlarından Suçlu, Atıf Yılmaz tarafından (1960); Devlet Kuşu “Avare Mustafa” adıyla Memduh Ün tarafından (1961; “Devlet Kuşu” adıyla ikinci kez 1980); Sokakların Çocuğu “Üç Tekerlekli Bisiklet” adıyla Ömer L. Akad tarafından (1962); Murtaza, T. Başaran tarafından (1965); “Bekçi” adıyla A. Özgentürk tarafından (1984); El Kızı, N. Saydam tarafından (1966); Sokaklardan Bir Kız, N. Saydam tarafından (1974); Bereketli Topraklar Üzerinde, Erden Kıral tarafından (1979); Kaçak, Memduh Ün tarafından (1982); 72. Koğuş, E. Tokatlı tarafından (1987); Eskici ve Oğulları, Ş. Gök tarafından (1990); Tersine Dünya, E. Pertan tarafından (1993) filme çekildi.

Orhan Kemal’e göre edebiyat, dünyayı değiştirmenin araçlarından biridir. Ama dünyayı değiştirmek yalnızca edebiyatla sınırlı değildir. Bu yüzden Orhan Kemal’in romanlarında keder kadar neşe de vardır. Trajik öykülerin yanı sıra Tersine Dünya gibi komik eserleri de vardır. Murteza’da olduğu gibi yapıtlarında hicvi kullanmakta sakınca görmemişti. Kendi sözleriyle o, “İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilmesi çabası adına sanat” yapsa da edebiyatın çok işlevliliğini hiçbir zaman göz ardı etmedi. Türk edebiyatının “diyalog ustası” olarak değerlendirildi. Klasik anlatım tarzı bakımından Ömer Seyfettin’e, toplumsal içeriği bakımından Sabahattin Ali’ye yakın bulundu. Orhan Kemal, çağdaş Türk roman ve öykücülüğünde toplumcu gerçekçi akımın en etkili adlarından biri olarak kabul edildi. Orhan Kemal’in temaları; yazarın kendi hayatı, Çukurova öyküleri ve İstanbul’un yoksul insanları olmak üzere üç grupta toplanabilir.

Orhan Kemal, otobiyografik nitelikli ilk romanları Baba Evi ve Avare Yıllar’da çocukluk ve gençlik yıllarını, ortak bir çevreyi paylaştığı insanların yaşam mücadelesi ekseninde küçük hayatlarını, gündelik sorunlarını konu edindi.

Daha sonra Çukurovalı ırgatları, zanaatçıları, köyden kente göçüp evsiz barksız, zor durumda kalmışları yazdı. Vukuat Var, Hanımın Çiftliği, Bereketli Topraklar Üzerinde romanları bu dönemde yazılmıştır. Bereketli Topraklar Üzerinde’de, iş ve ekmek peşinde önce verimli topraklara, daha sonra da kentlere doğru başlayan göçü gözlemlere dayanarak, dramatik bir kurguyla başarılı ve çarpıcı bir dille verdi. Gerçekçi tutumunun doğrudan yansıması olarak ele aldığı bu romandaki tipler kendi bireysel kurtuluşlarını ararlar. Vukuat VarHanımın ÇiftliğiKanlı TopraklarKaçak adlı romanlarında büyük toprak sahipleri ile tarım işçileri arasındaki sorunlu ilişkiler anlatılır. Orhan Kemal bu kitaplarında mirasyedisinden küçük memuruna, ırgatbaşlarından ustabaşlarına, sıtma ve trahom hastalığına yakalanmış küçücük çocuklardan artist olma özentisi içindeki genç kızlara kadar alabildiğine geniş bir panorama çizdi.

Orhan Kemal, ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleştikten sonra ise büyük kentte yaşayan işsiz, yoksul ya da emeğiyle geçinmeye çalışan insanları konu etti. Bekçi Murtaza, Gurbet Kuşları, Müfettişler Müfettişi, Sokakların Çocuğu gibi eserlerinde fabrika işçilerini, işçi çocukları, açlık, aşk gibi nedenlerle kötü yola düşen kadın ve kızları, toplumsal çelişkilerin acıklı-gülünç yanlarını, insanın sabır, merhamet gibi erdemlerini olduğu kadar bencillik ve kötülüğünü, gücünü ve zayıflığını, dayanışma ve sevme yeteneğini işledi. Çamaşırcı Kızı, El Kızı, Yalancı Dünya, Bir Filiz Vardı, Sokaklardan Bir Kız gibi eserlerinde kadın cinselliğini, kenar mahallede yaşayanları, toplumsal konumundan geriye düşmüşleri, sinema ve eğlence dünyasında sömürülen, kötüye kullanılan kızları ve kadınları işledi.

“Orhan Kemal gerçekçi edebiyatımızın ölümsüz ismi. 25 roman, 11 hikâye, 1 anı, 1 günlük şiir, 2 oyun ile yayımlanacak olan Mektuplar, Senaryo Tekniği Senaryolar, Tamamlanmamış Eserler-Düz Yazılar, Röportajlar ve Hakkında Yazılanlar olmak üzere 44 kitap. Yazdığı senaryoların sayısını yaşasaydı kendisi de hatırlayamazdı sanıyorum. Orhan Kemal bir röportajında şunları söyler ‘Sanat dalları dilediğince çeşitli olsun. Sanatçı ‘tek’tir ve içinde yaşadığı dünyanın, müspet bilimin ışığında, kendince bir yorumunu yapacak, yaygın bir deyimle ‘filozoflaşacak’tır.” (Işık Öğütçü)

 “Edip Cansever’le tavla oynamaları bir alemdi. Tanıdık, yabancı seyirciler kuşatırdı çevrelerini. Çaylar, kahveler, kantlar, oraletler içilirken, oyunun gerilimi karşılıklı sataşmalarla artardı. ‘Sen mi ökesin ben mi ökeyim, şimdi göreceğiz,’ sözleriyle Edip Cansever’in moralini bozmaya çalışırdı. ‘Bugün formumdayım Bay Kansöve, seni çiğ çiğ yiyeceğim.’ Edip Cansever soyadını Fransızcaya çeviren Orhan Kemal’e, onun aşırı neşesini sürekli kılmak isteğiyle ve az rastlanan soyluluktaki gülüşüyle, ‘İnsan yaşlanınca çenesi düşermiş,’ derdi. Orhan Kemal bu cümleyi beğenmemiş gibi yalancıktan yüzünü buruştururdu. ‘Buyruk, işitiyor musun banal sözleri?’ ’Eee, seviye meselesi,’ derdi, ‘o senin gibi, bir milletvekilinin oğlu değil ki...’ Edip Cansever dikkatini zarlara verdiğinden Orhan Kemal’e attığım kamışı sezemez, ‘Allahaşkına kışkırtma şu düğün serserisini,’ derdi. Edip Cansever’in yenilgiye uğratılmasını beklerken kendisine ateş edildiğini toz duman yatışınca anlayan Orhan Kemal başını sallaya sallaya konuşurdu. ‘Dost dediğin böyle olur, sağ gösterip sol vurur.” (Muzaffer Buyrukçu)

“O, alt sınıfın, sokağın dilini, sesini, duygusunu şiirli bir söylem ve kısa, vurucu yeni bir biçemle edebiyatımıza taşımış, halkın sesini yansıtmıştır. Kuşkusuz bu yalın kat, tarafsız bir yansıtma değildir. Orhan Kemal, kendi dünya görüşünden güç alan derin kavrayışıyla hayatı geniş bir biçimde kapsayan eserler üretirken insan olmanın hallerini en yüksek yazarlık vicdanıyla yorumlamıştır. Gerçeği abartmadan, kişilerini gereksiz yere yüceltmeden en önemlisi yaşama sevincini karartmadan. Bu yanıyla, bir yazarın anlattığı insanları oldukları gibi sevmeyi bilmesi gerektiğini bana ve kuşağımdan birçok yazara öğreten de Orhan Kemal olmuştur.” (İnci Aral)

ESERLERİ:

HİKÂYE: Ekmek Kavgası (1949), Sarhoşlar (1951), Çamaşırcının Kızı (1952), 72. Koğuş (1954), Grev (1954), Arka Sokak (1956), Kardeş Payı (1957), Serseri Milyoner (uzun öykü, 1957), Babil Kulesi (1957), Dünyada Harb Vardı (1963), Mahalle Kavgası (uzun öykü, 1963), İşsiz (1966), Önce Ekmek (1968), Yağmur Yüklü Bulutlar (Bütün öyküleri 1, 1974), Kırmızı Küpeler (Bütün öyküleri 2, 1974), Oyuncu Kadın (Bütün öyküleri 3, 1975), Serseri Milyoner / İki Damla Gözyaşı (Bütün öyküleri 4, 1976), Arslan Tomson (1976), İnci’nin Maceraları (1979).

ROMAN: Baba Evi (1949), Avare Yıllar (1950), Murtaza (1952), Cemile (1952), Bereketli Topraklar Üzerinde (1954; genişletilmiş ikinci baskı 1964), Suçlu (1957), Devlet Kuşu (1958), Vukuat Var (1958), Gâvurun Kızı (1959), Küçücük (uzun öykü, 1960), Dünya Evi (1960), El Kızı (1960, televizyon dizisi oldu, gösterildi, 1989), Hanımın Çiftliği (1961), Eskici ve Oğulları (1962, sonra Eskici Dükkânı adıyla, 1970), Gurbet Kuşları (1962), Kanlı Topraklar (1963), Sokakların Çocuğu (1963), Bir Filiz Vardı (1965), Müfettişler Müfettişi (1966), Yalancı Dünya (1966), Evlerden Biri (1966), Arkadaş Islıkları (1968), Sokaklardan Bir Kız (1968), Üç Kağıtçı (1969), Kötü Yol (1969), Kaçak (1970), Tersine Dünya (1986).

OYUN: İspinozlar (3 perde, oyn. 1965, bas. 1965, Yalova Kaymakamı adıyla da oynandı), 72. Koğuş, Bekçi Murtaza, Eskici Dükkânı ve Kardeş Payı hikâye ve romanları sahneye uyarlanarak önce 1967-71 yılları arasında Ankara tiyatrolarında oynandı.

ANI-İNCELEME: Senaryo Tekniği ve Senaryoculuğumuzla İlgili Notlar (1963), Nazım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl (1965), İstanbul’dan Çizgiler (Röportaj, çizgi: F. Öngören, 1971).

GÜNLÜK-ŞİİR: Yazmak Doludizgin (günlükler, şiirler, 2002).

ÇOCUK ÖYKÜSÜ: Küçükler ve Büyükler (1971).

E-Bültene Kayıt Olun, Fırsatları Kaçırmayın!

İlginiz Çekebilir

Dadaloğlu A. Turan Oflazoğlu Remzi Oğuz Arık Emine Sabancı Kamışlı Nihat Ziyalan Serra Sabancı