Sizin Adana

Adana Saimbeyli İlçe Belediyesi

Saimbeyli'nin Tarihi

İlçenin kuruluşu ile ilgili elde net bilgiler bulunmaktadır. Tarihi kalıntılara göre Hititler devrine kadar uzanmaktadır. İlçenin daha önceki isimi "Haçin" dir. Bu ismin deovaya egemen olan Anavarza Beyliğin'den geldiği ve Bey Toryo'nun erkek çocuğunun adıolduğu bilinmektedir. Bölge çeşitli muasırlıkların tesiri altında kalmıştır.Osmanlı döneminde Maraş sancağının Elbistan İlçesine bağlanmıştır. Kurtuluşsavaşı esnasında Fransız işgali altında kalmış, 18 Ekim 1920'de Yüzbaşı Doğan veKaymakam Saim Bey tarafından kurtarılan bölge 1922 seneninde Kaymakam Saim Bey'dendolayı bu isimi almış, yeni bir İlçesine olarak heyetmiştir. 1928 seneninde bugün ki yerine nakledilmiştir. Saimbeyli konusunda ilk bilgileri, İlçeyiziyaret eden seyyahlar ve araştırmacılardan öğrenmekteyiz: V.Langlois (1852 -1853), Rahip Alishan (1800’lü senelerin sonu), W. M.Ramsay (1800’lü senelerin sonu), F.X.Schaffer (1900’lü senelerin başı), C.Texier (19. y.y ilk yarısı) gibi seyyahlar Saimbeyli’yi ziyaret etmiş ve İlçenin ekonomik ve sosyal yaşantısının yanısıra tarihsel dokusu konusunda bilgiler de vermişlerdir. İlçe 1800’lü senelerden itibaren bu seyyahlarca Hadchin, Hadjine, Hacın, Hadschin ve Haçin olarak adlandırılmıştır. W. M. Ramsay ise İlçe Roma ve Bizans Dönemleri’ndeki isiminin Badimon olduğunu yazmaktadır.Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Y.Doç.Dr.K.Serdar Girginer tarafından yürütülen “Adana Şehiri ve Etrafı Arkeolojik Yüzey Araştırmaları Projesi” dahilinde İlçe 2003 seneninde çok kapsamı geniş ve titiz bir çalışmayla arkeolojik kültür stoku çıkarılmış ve ilçeyle alakalı ilk ilmi sonuçlar ele geçirilmiştir.Bu çalışmadan ele geçirilen veriler ışığında İlçe tarihinin Roma Dönemi’ne kadar uzandığı saptamıştır.Bu çalışmada İlçede Roma, Bizans ve Ermeni Dönemi yerleşmelerine ait pek çok abidesel yapıt saptamış ve İlçenin zengin kültürü Arkeolojik literatüre kazandırılmıştır. Saimbeyli Kale Kilise Arkeolojik veriler, ülkemiz genelinin uzun geçmişli yerleşim yerlerinin beşiği olduğu gösteriyor. Her taş her kalıntı geçmişe ait bir emare veriyor. İp uculu yerlerden birisi de Saimbeyli oluyor. Münih Üniversitesiyle Hititoluğu prof Ahmet Ünal, antik adanın Rodandos olduğunu söylüyor. Bir takım kaynaklarda da Badimon deniliyor. Onca eskiliğine, onca arkeolojik kalıntılarına rağmen yöreyle yeterince ilgilenemeyişi keder veriyor. Manastır Kurulduğu ver vadi olduğundan, tabii bir yol görevini görmektedir. Bilhassa Anadolu’dan Arabistan’a gidenlerle Arabistan’dan Anadolu’ya gelenlerin ehemmiyetli yollarından biri vaziyetindendir. Bu niteliği taşıyan yöreye 1830’lu senelerde gelen Fransız Hititoğlu Charles texier sonrasında rastgele bir arkeloğun geldiği bilinmiyor. Oysa yolu, hayvanlı döneminin canlı yollarından sayılırdı.  Kizzuwatlılar döneminde komana isimli ile dinsel merkez Şar’daki ayinlere gidip dönen Çukurovalıların da değişmez yoluydu. Mısırlılarla kardeş savaşı’nda savaşan Hititler de o yolu izlemişlerdi. Hititler sonrasında Akdeniz’den Toroslar’a uzanan alana Kilikya isimi konuldu. Saimbeyli, Dağlarla kaplı Kilikya olarak anıldı. Bu isim, arkeloglar aracılığıyla günümüze taşındı. Ancak, geniş alanın elden ele geçmesi durdurulamadı. kizzuwatnalılar’dan beriye fark egemenlikler heyetti. Asur, Kilikya, İran, Makedonya, selefkos derken, roma egemenliğine girildi. Arkasından Bizans geldi. Saimbeyli (Hacın) kalesinin birinci asırda Romalılarca yapıldığı ortaya kondu. Roma-Bizans dönemlerinde Arap saldırıları görüldü. İslamlığı yaymak emeli ile Kafkaslarda da saldıran Arapların sıkıştırıldığı Ermeniler’den, dindaşları Bizans’a sığınanlar oldu. Kayseri’ye sığınan Bağraf soyu, Dövüşleştirdikleri Rumların başpiskoposunu öldürünce, Bizans imparatoru’nun emiri ile kendilerinin de başkanı öldürüldü. bu olaylar üzerine oradan göçmeyi, kendi dilleriyle, diaspora etmeyi tercih eden bagrat Ermenilerinin Rupen kolu Feke hudutları içindeki Partzerbert kalesine, Oşin kolu Çamlıyayla (Namrun) kalesine yerleştiler. Böylelikle, Çukurova yöresi Ermenilerinin ağırlığını bagrat soyu oluşturdu. Rupenlerin yerleştikleri partzerbert kalesi, yüksek kale mananına geliyorsa, hangi kale olduğu bilinmiyor. Ancak, aldığımız bilgilerin dışında, Gedikli-Güzpınarı (kisenit) yakınlarında keher kalesi olabilir, diyoruz. Ne var ki, orada da duramıyorlar. On birinci asırda kimileri Feke, kimileri Saimbeyli(Hacın)kalesine taşınıyorlar. Hacın adını da onlar koyuyorlar. Ermenistan’da Newhacın var. Kum kapı ermeni patrikhanesi dokümanlarında de Hacın gemcesine karşın, kimileri Haçın, kimileri Haçin, kimileride Hacin diyerek, bize göre yanlış yapıyorlar. Manalarına ilişkin de uzun araştırmalar-soruşturmalar yaptıksa da, doyurucu bilgi aldığımızı söyleyemeyiz. Ermenistan kültür Bakanlığı ile Beyrut katoligoslugu cevap vermedi. Özel ilişki kurduğumuz Tataristan başkonsolosu Ahmet Rıza Demirer, Ermenice dönüş mananına gelen “hedgun” sözcüğünden, veyahut kara bağ derebeyi Asan’ın olgunun isimi hatırlı kişi mananına gelen ”hacen “den türemiş olabileceğini tespit ettiğini; Ekber Menemencioglu da Ahmet rıza Demirerin ikinci tespit etmesine yaklaşarak ”efendi”,onurlu”, ”hatırlı” manalarını içerdiğini bildirdi. Ancak, isminden çok diasporoları alakamızı çekmeye başladı. Mesela Rupen kolunun Ermenistan’dan kayseri’ ye, Kayseri’den partzerbert kalesine, oradan Feke’ye, Saimbeyli’ye görüşlerine rağmen, uzun geçmişten yakın geçmişe bütün diasporoları Türklere yüklemeye çalışıyorlar. Prenslik kurdukları Feke’de dahi durmuyorlar. Haçlılardan da yardım olarak Kozan’a taşıyorlar. Bundan da Türklerin hiçbir tesiri bulunmuyor. Kozan’da prensliyi krallığa dönüştürüyorlar. Kilikya Ermenistan devletini kuruyorlar. Silifke’den Maraş’a hudut oluşturuyorlar. memluklar,1375’te devletlerini yıkınca, bu sefer de ovadan dağlara diaspora ediyorlar. Bu evrede Saimbeyli’nin nüfusunu da arttırıyorlar. Devletsizlikleri dönemde, gerek Selçuklu,  gerek Osmanlı idareninde kendilerini incitici hiçbir vesika göstermiyorlar. Öyle güvenli bir ortamdan bulundukları için sanatçı Saimbeyli Ermenileri Türk köylerine çıkıyor, onların yataklarında yatıp yemeklerini yiyerek, kazanç sağlıyorlardı. Manastırını da Kanuni Süleyman idarenindeyken 1555 seneninde yapıyorlar. Fark dönemlerinde kilise sayısını da artırıyorlar. Yöre, 18. asırı ortalarında güçlenen Kozanoğlu derebeyliğine girince kendileri de giriyor. Öteki derebeylerinde başta bulunana “bey” denilirken, Kozan erkek çocukları’nda “ağa” deniliyor. Büyük Yusuf Ağa, 1810’lu senelerinde ağalığı iki erkek çocuğuna hisse ediyor. Belenköy Ağalığı’nı büyük erkek çocuğu Sarı Ali’ye, Gürleşen Ağalığı’nı onun küçük erkek çocuğu küçük Samur’a veriyor. Bu bölümden istifade etmek isteyen devlet, belen köyü sancak merkezi, sarı Ali’yi de sancak beyi ederek( o vakit kaymakam tecrübe ediyordu Ankara şehrine, Hacın’ı İlçe merkezi samur Ağa’yı da İlçe yöneticisi ederek(o vakit müdür tecrübe ediyordu) Maraş sancağına bağlıyor. Ne var ki, bu uygulama Kozan erkek çocukları’nı hiç bağlamıyor. Ağalık düzenlerini bozmadan, eskisi gibi sürdürüyorlar. Burada, ağalık merkezi Gürleşen’in değil de Hacın’ın İlçe  merkezi edilmesini manalı bulunuyor. Bize göre manası, oranın bütün Ermeni olması nedeni ile müftü, kadı gibi kamu görevlisi atayarak Türkleri yerleştirmek olduğuna dayanıyor. Bir ölçüde de başarıya erişiyor. Yerleşen Türklerle İslam Semti adında bir yerleşim yeri oluşuyor. Ogün için bir manası, bir meblağlılığı olan bu adın bugün hiçbir Hıristiyan kalmamasına karşın, adını sürdürmesi manasız bulunuyor. Bir İslam semtine karşı beş Hıristiyan Semti vardı. Fakat ilişkileri oldukça iyi, oldukça içtendi. Birbirlerine arkadaşım demeden, seslenmiyorlardı. Sahiden arkadaştılar.19.asır ortalarında devlet topraklarının özelleştirilmesi başladığında, çoğunluğunu Ermeniler aldı, çoğu çiftlik sahibi olduklarından her istikametiyle Türklere üstünlük sağladılar. Böyle bir gönenç içindeyken, batılıların kışkırtılmasına kapılarak, ilişkilerini bozdular. 1909’da İstanbul’da çıkarılan ”31 Mart” olayının hükümet boşluğundan faydalanarak Adana merkezle ilçelerinde de “igtişaş” denilen anarşik olayları çıkardılar. Saimbeyli Türkleri kaymakamlıkla redif bölüğü kışlasına sığınarak canlarını kurtarabildiler. Sığınmayan 14 kişi de yakalanıp öldürüldü yaraladıkları da oldu. Birinci dünya savaşı başlayınca, Osmanlı’nın savaştıkları ile işbirliği kurdular. Onlara her türlü yardımı yapmaya çalıştılar. Vesikalarla tespit eden bu vaziyetlerini önlemek için 28 Mayıs 1915 günü güvenliği sağlayıcı göçürme(tehcir) yasası çıkarıldı. Yasa uyarınca Deyrizor’da (Suriye) gözlem altına aldılar. Savaş sonrasında sıhhatli olarak geri döndüler. Yalnız, göçürme işlemi çok çalkantılı oldu. Avrupa’da da yankılandı. Gerçek dışı dedikodular üretildi. Dedikodulardan etkilenen bazı yazarlar da gerçek dışı yazılar yazıp, yayınlar yaptılar. Bu satırın yazarı, Saimbeyli’den göçürülen Ermenilerle alakalı yaptığı araştırmalarda, sıradan ölümler dışında ölümler olmadığını, onların da 4–5 kişiyi geçmediğini tespit etti. Dört sene göçte kalan takriben on bin kişiden beşinin değil onunun can vermesi bile olağan sayılır. Kaldı ki, savaşa katılan Türk ailelerinin her birinden dört-beş kişisi can veren ocakları sönenler oldu. Savaş sonrasında yöreyi işgallerine alan, Fransızlar, sömürgeciliğin değişmez metodu ayır, parçala, yut”u uygulayarak, Ermenileri Türklere kışkırtarak saldırgan ettiler. Memlükler’in geçmişte yıktığı Kilikya Ermenistan Krallığı’nı  geri kurtaracağız yalanı ile de umutlandırdılar.”Ermeni fedaisi” denilen kamavorları,”Kemalistlere ölüm” çığlıkları ile yolları tuttular. Yolcuları hem soydular, hem de öldürdüler.”Hacın Gâvuru” kavramı ile ünlendiler. Kasaba içinde engizisyonist uygulamalarla soykırımı yaptılar. Kendi soylarından kaymakam çalyan karabit’in vesikalarına göre, kadın, çocuk, yaşlı 217 kişiyi zalimane öldürdüler. Kuvayi Milliye Komutanlığı’nın ikazlarının, daha önceki komşumuzu yine kaidem çağrısına hiç uymadılar. Soykırımı sürdürdüler Eylemlerini durdurmak emeli ile Kuvayi Milliye (Milli Kuvveler) komutanlığı’nca abluka edim altına alındı. Abluka edim savaşa dönüştü. Kışkırtıcı Fransızlardan tonlarca yiyecek, sayısız silah, kurşun, para almışlardı. Ona dayanarak gene şehit verildi, yeniden ocaklar söndü. Çağ dışı olaylarla boşu boşuna kan dökülmesine Fransız kamuoyu da karşı çıkmaya başladı. Liderliğini de Pierre Loti, Claude Farrere, Berthe Georges Galis yaptı. Yedi ay süren kanlı savaşta mağlubiyete uğradılar fakat, Saimbeylilerce hem provokatör, hem anarşist bilinen Aram Çavuş gibileri kaçmayı muvaffak oldular. Olan, kaçmayı muvaffak olamayan masum, sorumsuz kimselere oldu karşılıklı ateş içinde can verdiler. 18 Ekim 1920 günü kurtuluş kesinleşti, milli hükümet heyetti. Ançak, uzun süren kanlı savaş sebebiyle, girilecek bir hane, büro edilecek bir oda kalmadığından, İlçe merkezi geçici olarak Gürleşen köyüne alındı. İlçe isimi gene Hacın’dı.1 Nisan 1923 günü Rumlu köyüne taşındı. 30 Aralık 1923 günü, Vali Hilmi Uran’ın başkanlığında toplanan Adana Şehir Genel Meclisi kararı ile Hacın isimi milis komutan olarak görev yapan Saim Bey’in isimi verilerek Saimbeyli; Rumlu isimi Kuvayi Milliye Komutanı Doğan Bey’in karargâhı olduğundan Doğanbeyli edildi. 1926 Ağustosunda geçici olarak geri Gürleşen’e geçirilen İlçe  merkezi, 1929 Haziranında gerçek yeri Saimbeyli’ye taşındı. İlçe isimi merkezlerinde de Hacın veyahut Saimbeyli olarak sürdü. Köy sayısında da farklık oldu. Kimileri Kozanoğlu dağıtımında kalmaydı. Tapan yöresindeki sekiz köy Feke’ye, Yağıbasan yöresindeki altı köy Göksun’a, Gezbel’in batısındaki yedi köy Develi’ye bağlandı. Büyük bucaklardan Tufanbeyli İlçe olunca 30 köyü daha ayrıldı. Böylelikle 21 Köyle kaldı. Saimbeyli: dört bir yana dağlarla çevrili, Adana şehirinin diğerlerine göre daha geri kalmış bir İlçesidir. Bunun nedeni: burada, tarihi süreç içinde Ermenilerin yaşamış olmaları, kurtuluş mücadelesi neticeninde ise, yeniden Ermeniler tarafından tamamiyle yakılıp yıkılarak perişan edilmesidir. Başka bir deyişle, burada eskiye dönük hiçbir mimari kalmamıştır. Son zamanlarda, Saimbeyli, yeniden erişimi zor, fakat kiraz bahçeleri ve yaylalarıyla ehemmiyet kazanan bir yöremizdir. Ulaşım: Bağlı bulunduğu Adana şehir merkezine, 156 kilometre. uzaklıktadır. Başka bir deyişle: Adana şehirinin en uzak kazasıdır ve hem de, buraya uzak yörelerden gelenler, Adana üzerinden değil, Kayseri üzerinden erişmeyi da düşünürler. Evet, Saimbeyli-Feke arasındaki uzaklık: 34 kilometre. Saimbeyli- Tufanbeyli arasındaki uzaklık: 39 kilometredir GENEL: Yerleşim yeri: Orta Toros dağları arasındadır. Yörenin denizden yüksekliği: 1050 metredir. Yüzölçümü ise, 1175 kilometre. karedir. Bölgenin en ehemmiyetli akarsuyu: Göksu ırmağıdır. İlçenin üçü merkeze bağlı olmak üzere toplam yirmibeş Semti vardır. Nüfus ; 2013 sayımlarına göre İlçenin toplam nüfusu 16.572 dir. Bunun8.563 kişisi erkek, 8.009 kişi kadın nüfus olarak sayılmıştır. Bölgenin İklimi: Bölgede Akdeniz ve İç Anadolu bölgesinin karasal abuhavası hakimdir ve buna bağlı olarak: kışları sert ve soğuk, yazları serin ve yağışlı geçer. Yörede yaşayan insanların başlıca ekonomik etkinlikleri: tarım, hayvancılık ve orman işçiliğidir. Fakat, yörede tarım ve endüstri tesisi bulunmamaktadır. Yörede yetiştirilen başlıca ürünler: buğday, arpa, nohut, üzüm, elma, erik, hurma ve son zamanlarda yoğunluk kazanan “kiraz” imalatıdır. KİRAZ ŞENLİĞİ: Saimbeyli yöresinde, her sene Haziran ayı içinde, iki gün müddetli kiraz şenliği tertip etmektedir. Bu şenlikte: yetiştirilen kirazlar tanıtılmakta, kiraz rekabeti arttırılmaktadır. Ayrı olarak, yöre halkının birlik ve beraberliğinin canlı tutulması için çeşitli etkinlikler tertip etmektedir. KONAKLAMA: Öğretmenevi İslam Mah.No.15 322-7612448 GEZİLECEK YERLER: Obruk Şelalesi İlçe merkezine 5.5 km. uzaklıktadır. Ana yoldan sapıldığında, stabilize bir yolda, takriben 10 dakikalık bir yolculuktan sonra buraya erişilir. 1984 yılında, tertip eden mesire yeri, 2007 yılında yine elden geçirilmiştir. Burada: Saimbeyli deresi tarafından bir obruk gözü oluşturulur ve bu kaynaktan şelale olarak akar. Bölge: tabiat yürüyüşü ve mesire yeri olarak kullanılır. Bilhassa yaz aylarında, ülke dışından gelenler burayı hareketlendirirler. Evet, buranın en büyük özelliği: şelaledir. Büyük şelalenin etrafında, çok sayıda küçük şelale de bulunmaktadır. Çatak Yaylası Saimbeyli-Tufanbeyli karayolunun, 2’nci km. den sapıldıktan sonra, 3 km. lik yola devam edildiğinde buraya varabilirsiniz. Bu yayla bölgesinde: çardaklarda günübirlik piknik yapmak olasıdır. Su kaynaklarının bolluğu sebebiyle, İlçemerkezinin su ihtiyacı buradan karşılanmaktadır. Kale ve Klise Kalıntısı İlçenin doğusunda bir kayalık tepe üzerindedir. Kalenin: Hitit, Asur ve Roma döneminde kullanıldığı düşünülmektedir. Ancak: Haçlı seferleri esnasında kalenin önemli roller üstlendiği bilinmektedir. Yapı: dikdörtgen tasarılı ve 8 burçludur ve bir gözetleme kulesi bulunmaktadır. Ayrı olarak: bir kilise ve su sarnıcı da görülür. Ancak: kale, günümüze çok harap bir şekilde gelebilmiştir. Kale üzerindeki Ermenilerden kalma kiliseye “Kara Kilise” denilmektedir. Zira, kurtuluş mücadelesi öncesinde yörede yaşayan Türkler için, bu kilise tam bir yıkım yeri haline gelmiş ve Ermenilerin bölgeyi ayrılması üzerine yıkılmıştır. Saimbeyli Şehitliği İlçenin güney bölümünde, ilçe merkezine hakim bir tepe üzerinde bulunan şehitlik: Saimbeyli yöresinin işgali ve kurtuluş mücadelesinde: Ermeniler tarafından katledilen ve şehit düşen yurttaşlarımız için, 1951 yılında yapılmıştır. Burada, yörenin Ermenilerden teslim alınması sırasında şehit düşen 80 Saimbeyli gömülüdür.

E-Bültene Kayıt Olun, Fırsatları Kaçırmayın!

İlginiz Çekebilir

Adana Mercimekli Pilav Adana'da Bir Gün: Okul Gezisi Adana Aladağ İlçe Belediyesi Kabak Çintme Adana Yöresi İçli Köfte Adana Dağılcak Mesire Alanı